Skip to content

Kurumsal Kalite Algısındaki Yanılsamalar!…

Kurumsal Kalite Algısındaki Yanılsamalar!...

BİLİM TEKNOLOJİ

5,0

    24.01.2013 22:33:09

A+ A-

İlksöz;:Kelimeler gördüklerimizi kavrayamıyorsa ya da

gördüklerimiz kelimelere sığmıyorsa konuşmak ne işe yarar?

Ülkelerin zenginliği nasıl belirlenir?

zenginlik nasıl ölçülür?

kıymetli maden, döviz stoku ile mi?

Doğal kaynakları, altın madeni,

petrol, doğalgaz yataklarının varlığı ile mi?

Beşeri sermayesi, bireylerinin niteliği,

becerisiyle mi zenginlik ölçülür?.

Ülkelerin zenginliğini doğal kaynakları,

altın stoku değil beşeri sermayeleri,

bireylerinin nitelikleri, becerileri,

değer yargıları belirliyor.

Ülkelerarası farklı doğal kaynaklar,

altın, kıymetli maden varlıkları değil,

 insan yaratıyor.

Doğal kaynak fakiri yüzlerce irili ufaklı adaya sıkışmış,

yüzölçümü Türkiye’nin yarısından az olan Japonya,

dünya sıralamasında önde de,

Türkiye niçin hep gerilerde.

Farkı insan öğesi yaratığı kesin..

Milletlerin zenginliğinin doğasını

ve nedenlerini araştıran 

ünlü iktisatçı,  insan faktörünün öneminin belirleyiciliğini

yüzyıllar öncesi görmüş. 

Buna göre, milletlerarası zenginlik farkını,

işgücünün beceri, nitelik farkı ile işgücünün üretime

katılma oranı nın belirlediği tezini ileri sürmüş. 

Ayrıca zenginlik bağlamında adalet, emniyet,

hukuka bağlılığın önemini vurgulamış,

Bunları çağdaş bir devletin olmazsa olmazları olarak tanımlamış.  

zenginliğin ölçüsünün toplam değil, topluluğun

bireylerinin ortalama zenginliği olarak tespit etmiş.

Buna göre milletlerin zenginliği için:

Bireylerin becerisinin yükseltilmesi,

nitelikli işgücünün istihdamının artırılması,

zenginliğin dengeli dağıtılması gerekliliğine vurgu yapmış.

İleri sürülen bu klasik görüş günümüzün  neo liberal,

refah, zenginlik anlayışına kıyasla çok daha ileride

olduğu yadsınamaz bir gerçek

Fizikteki birleşik kaplar kuralı gereği toplumun

hemen hemen her kesiminde ki düzeyin giderek düştüğünü

gözlemlemek mümkün…..

Sporda dahi yapılan saldırıganlıklar

 sonra şampiyonluk geyikleri bile ne hale geldiğimize

ayna tutmakta…:
Nefret,

öfke,

kin,

aşağılama,

alaya alma yüreği güzel bir öğretmenin kalbine de

ağır gelmesi…
gelecek kuşaklara şiddet musallat olduysa,

artık ivedi önlemlerin alınması

gerektiğinin resmi..

Allah kimseye nefretiyle yalnız kalma

cezasını vermesin.

Kadim öğretilere göre, varlığımızı

kusursuzluğa taşıyan şeyler şunlardır:

– İyi düşünceler

– İyi sözler

– İyi işler Düşünce, söz

ve işlerimizde iyiliği istemek

ve iyi olmak gerekir.

Bazen yine de onurlu, kişilikli davranışların

saygı doğurması,

taktir, beğeni toplaması, övülmesi

bir umut…

Ancak geniş bir kitlenin desteği ile ülkede şarlatanlar,

ağzı kalabalıklar,

tafra satan,

yüksekten atan ama

işe yaramayanlar,

Kurumlara ve ülkemiz bu davranış biçimlerinin,

değer yargılarının değişmesiyle ancak

müreffeh olabileceği tartışmasız bir gerçek..
 

Ülkenin düzgün, bilgili, özverili, onurlu,

mücadeleci insanlara

bu iştiyakının sembollerine gereksinim var…….
Ülkede düzgün, nitelikli, onurlu,

 kişilik sahibi olanlarla şarlatanlar,

yarı bilgililer, çıkarcılar arasında

savaşı sürmekte…

Hangi eğitimi almış,

hangi siyasal görüşte olursa olsun,

niteliksizler arasında gizli koalisyon,

 kurumlarda, örgütlerde oluşmakta..

Bu koalisyonu, yaşamın her alanında

 hemen hemen  tüm kurumlarda gözlemlemek olanaklı..

Niteliksizler sayısal çoğunluklarıyla egemen…

Toplumda başarısızlık, kişisel davranış bozukluğu,

sorunlar, niteliksiz çoğunluğun egemenliğinden

kaynaklandığından hiç şüpheniz olmasın…

Ünlü bir bilim adamı,

karşı karşıya kaldığımız sorunlar

onları yarattığımız düşünce düzleminde

çözülemez” diyor. 

 Yani paradigmayı (bakış açısını) değiştirmemiz

gerektiğini söylüyor.

Yeni yaklaşımlar, yeni kavramlar,

yeni stratejiler,

yeni yöntemler,

 yeni kurallar

 ve uygulamalar..

Dün olduğu gibi bugün de tüm kurum ve

kuruluşlar da temel parametre zamana uyum  kapasitesi.

Diğer bir deyişle, Sürdürülebilir yetenekleri

geliştirebilme kapasitesi.

Derste  hem hocaya, hem diğer öğrencilere

saygı göstermeden

dersin huzurunu bozacak eylemlerde bulunacaksın,

küçük beyninle karşıdakini “ti” ye almaya çalışacaksın.

Yönetici olduğun kurumda “pragmatizm” anlayışı ile

Her türlü kayırmacılık yapıp,

 yandaş,

 akraba eş dost kayırma (“nepotizm”) yapıp 

diğerlerini ötekileştireceksin…

sokakta yürürken, araba kullanırken,

karşıdan gelene saygı göstermeyeceksin, 

herhangi bir yerde yemek yerken ağzından çıkan seslere

dikkat etmeyeceksin,

trafik sıkıştığında emniyet şeridini kullanacaksın,

İnsanlarla ilişkilerinde mesafeyi çıkarlarının

belirlemesini düşüneceksin,

oturduğun evin alt katındakilerin başında takır tukur yürüyeceksin,

Üst katındakilere süpürge sapıyla uyarı vuruşları yapacaksın, 

markette kasaya yaklaşırken  insanları ezmeye çalışacaksın,

 çalıştığın kurumda, ortak yaşam alanlarına  ve

kullanım alanlarına en ufak bir özen göstermeyip

kendi malın gibi kullanacaksın, 

çalışanlarınla,

zorunlu olmadıkça yüz yüze gelmeyeceksin.

Sonra da. kurumunuzun kaliteli olduğunu öne sürüp sözüm ona

“kalite birimleri” kurup ,kaliteden bahsedeceksin..

Bunu tüm paydaşlarına, eşine dostuna gururla anlatacaksın,

çıktılarının kalite kontrolünü; bir iki kişi ile sınırlandıracaksın.

Ve bunun “kalite üretmek için” yeterli olduğunu düşüneceksin.

Hadi canım sende!…

“Kalite” insanın ve kurumların  tüm yaptıklarının

 toplamında ortaya çıkmakta ve sadece yandaşların değil

tüm paydaşların mutluluğu;

“Ya var  ya da yok”.

 “Bunun ortası yok”!…

Böyle yazıyor kitaplar.

Böyle söylüyor konun uzmanları.

O yüzden kalite, kullandığınız

araçların / binaların kaliteli olması

meselesi değil, insana dair bir konu.

Özünde , öznesinde insan var.

Kalite bir sistemi tanımlar.

Sistemi oluşturan alt sistemler zincirin

en zayıf halkaları.

Kurumsal olarak hem girdiyi,

hem süreçleri hem de çıktıyı kalite hale getirmek.

 Bu süreci kurumsal olarak tamamlarken tüm

paydaşların  memnuniyetini sağlayabilmek

bütün mesele bu!…

Yaşam alanlarımızda muhakkak

karşılaştığımız gücü (yetki /otarite/para vb..) 

 ellinde bulunduran bu tiplemeler sadece yandaşlarına

her türlü menfaatleri esirgemeyenler,

akraba eş dost kayırmakla (“nepotizm”) 

kurumun kalitesi artmıyor.

Siz arttığını sansanız bile!…

Ve kısaca kalite; tek tek kişilerle belirlenecek

bir kavram değil,

top yekun bir sonuç.

Yani sistemin tamamını içine aldığından

“Toplam kalite” denilmiş.

Kurumunuzun kalite algısı, “idare eder”

düzeyinde kaldığı sürece;

 Kaliteden söz etmek mümkün değil.

Kalite denetimi yapanları yanıltmak kolay,

zira iki tane çıktıya ya da sürece bakıp onay verirler..

Önemli olan çıktınızın  piyasadaki değeri.

Çıktınızın  piyasadaki imajı..

Siz ne kadar kaliteli çıktı ürettiğinizi iddia etseniz bile!…

Ancak en zoru yöneticinin / insanları ve kendini kandırması.

Siz hiç merak etmeyin; Piyasa sizin ve çıktılarınızın ne kadar

“kaliteli”olup olmadığını değerlendirmesini

kendiliğinden yapıyor.

Siz ne kadar Kaliteli olduğunuzu söyleseniz bile!..

Son söz;

Hak etmeden elde edilen mevki ve makamların

beraberinde getirdiği bir takım ahlak erozyonu kaçınılmaz…
Ahlak erozyonu, değerlerin kaybı,  

tepkisizleşmek

Bu yerleştikten sonra, zaten ört ki ölem.

“Kamış ses verince Ney oldum sanır,

İp gerilince Yay oldum sanır,

Sarayda oturan Padişah oldum  sanır;

Abdal ata binince bey oldum sanır, 

şalgam aşa girince yağ oldum sanır..”

Gökten zembille inip her şeyi bilenler. 

Kendilerinden başka 

“hiçbir kimsenin önemi olmayanlar …

Burunları havada gezenler .,

Küçük dağları yaratmış  tavırlar. 

Herkesi küçümseyen bakışlar… 

Ön yargılar ve

Kadim değerlerden yoksun

İnsan tiplemeleri..

Son Söz:

Üniversite sadece bilim için değildir, aynı zamanda

Hak, Hukuk, Adalet ve Cumhuriyet içinde üniversite gereklidir.

Üniversite Cumhuriyet’in sahipliğindedir.”

“Memleket işlerinde, millet işlerinde, gerçek işlerde,

duyguya, hatıra, kardeşliğe ve dostluğa bakılmaz. “

Sağlıcakla kalın!…

Günleriniz hep aydınlık olsun!..

Yüreklerindeki sevgi daim olsun!..

Yüreği “Berkehan ve Bilgehan Deniz”

Kadar temiz olan tüm insanların!…

 24 Ocak 2013

Comments

This Post Has 0 Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Previous
Next
Back To Top