Skip to content

Türk Üniversitelerinin Küresel Sıralamalardaki Evrimi: Kondratieff Dalgaları Perspektifinden Tarihsel ve Eleştirel Bir Gelecek Simülasyonu

The Evolution of Turkish Universities in Global Rankings: A Historical and Critical Future Simulation from the Perspective of Kondratieff Waves

Prof. Dr. Orhan ELMACI

Orcid: 0000-0002-7137-6211

Abstract
This study critically examines the positioning of Turkish universities in global higher education rankings such as QS, THE, ARWU, and U.S. News. Employing a combination of literature review, data cleansing, hypothesis formulation, and statistical analysis, the performance of Turkish universities is systematically assessed. The findings reveal that structural deficiencies in research capacity, internationalization, and reputation metrics are the primary factors contributing to their low rankings. Furthermore, the study analyzes how methodological differences across ranking systems impact the evaluation of Turkish universities. Based on the results, the study offers sustainable strategies and policy recommendations aimed at enhancing the global competitiveness of the Turkish higher education system.

Keywords: Turkish universities, global rankings, QS, THE, ARWU, U.S. News, data cleansing, academic performance, internationalization, structural reforms

Öz

Bu çalışma, Türk üniversitelerinin QS, THE, ARWU ve U.S. News gibi küresel yükseköğretim sıralamalarındaki konumlarını, Kondratieff dalgaları perspektifiyle eleştirel ve veri temelli bir yaklaşımla incelemektedir. Literatür taraması, veri temizleme, hipotez oluşturma ve istatistiksel analiz yöntemleri kullanılarak Türk üniversitelerinin performansları değerlendirilmiştir. Bulgular, Türk yükseköğretim sisteminin araştırma kapasitesi, uluslararasılaşma ve itibar metriklerindeki yapısal eksiklikler nedeniyle küresel sıralamalarda düşük performans sergilediğini göstermektedir. Kondratieff dalgaları çerçevesinde, Türkiye’nin bilgi üretiminde tarihsel gecikmeler yaşadığı ve bu dalgalarla senkronize olamamanın sıralamalardaki zayıf konumun temel nedeni olduğu belirlenmiştir. Çalışma, Türk üniversitelerinin küresel rekabet gücünü artırmak için zihinsel, yapısal ve stratejik reform önerileri sunmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Türk üniversiteleri, küresel sıralamalar, Kondratieff dalgaları, QS, THE, ARWU, U.S. News, veri temizleme, akademik performans, uluslararasılaşma, yapısal reformlar

Giriş

Küresel yükseköğretim sıralamaları, yükseköğretim kurumlarının performansını değerlendirmek için kullanılan önemli araçlardır; ancak Quacquarelli Symonds (QS), Times Higher Education (THE), Academic Ranking of World Universities (ARWU) ve U.S. News gibi sıralamalar arasında tek bir standardın bulunmaması, bu sistemlerin metodolojik farklılıkları, amaçları ve paydaş ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır. Bu çalışmada, sıralamalarda tek bir standardın neden bulunmadığı, tek bir standart geliştirmenin mümkün olup olmadığı ve bu standartların işlevleri APA 7 formatında, akademik bir dille ve metin içi dipnotlarla açıklanacaktır.

Tek Bir Standardın Olmayışının Nedenleri

Küresel yükseköğretim sıralamalarının standartlarının farklı olmasının temel nedenleri, sıralama kuruluşlarının farklı öncelikler, metodolojiler ve veri kaynakları kullanmasıdır. Her sıralama, belirli bir perspektiften yükseköğretim kurumlarını değerlendirir. Örneğin, ARWU ağırlıklı olarak araştırma çıktıları ve akademik başarılar üzerine odaklanırken (ShanghaiRanking Consultancy, 2025, s. 1), QS ve THE daha geniş bir yelpazede göstergeler kullanır, bu da uluslararasılaşma, öğretim kalitesi ve işveren itibarını içerir (QS World University Rankings, 2025, s. 3). Bu farklılıklar, sıralamaların hedef kitlelerine (örneğin, öğrenciler, akademisyenler veya politika yapıcılar) ve kültürel bağlamlarına göre şekillenir (Hazelkorn, 2015, s. 45).

Bir diğer neden, yükseköğretim kurumlarının heterojen yapısıdır. Üniversiteler, misyonları, büyüklükleri, finansman modelleri ve bölgesel bağlamları açısından büyük farklılıklar gösterir. Örneğin, bir araştırma üniversitesi ile liberal sanatlar koleji aynı kriterlerle değerlendirilemez (Marginson, 2017, s. 102). Bu çeşitlilik, tek bir standardın tüm kurumlar için adil ve anlamlı olmasını zorlaştırır.

Ayrıca, sıralama kuruluşlarının bağımsız ticari veya akademik yapılar olması, metodolojik standartları kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmelerine yol açar. Hazelkorn (2015), sıralamaların bir “marka değeri” yaratma aracı olarak kullanıldığını ve bu nedenle kuruluşların özgün metodolojiler geliştirdiğini belirtir (s. 67). Bu durum, sıralamalar arasında rekabeti artırarak standartlaşmayı engeller.

Tek Bir Standart Geliştirmenin Mümkünlüğü

Tek bir standart geliştirmek teorik olarak mümkün olsa da pratikte ciddi engellerle karşılaşır. İlk olarak, yükseköğretim sistemlerinin küresel düzeyde standartlaşması, farklı ülkelerin eğitim politikaları ve kültürel değerleriyle çelişebilir. Marginson (2017), küresel sıralamaların genellikle Batı merkezli olduğunu ve gelişmekte olan ülkelerdeki üniversitelerin dezavantajlı konuma düşebileceğini savunur (s. 112). Bu nedenle, evrensel bir standart, bazı kurumları sistematik olarak dışlayabilir.

İkinci olarak, sıralamaların veri toplama süreçleri ve göstergelerin ağırlıklandırılması subjektif kararlara dayanır. Örneğin, QS sıralamasında işveren itibarına %10 ağırlık verilirken (QS, 2023, s. 4), THE’de bu kriter daha az belirgindir (Times Higher Education, 2025, s. 2). Bu tür metodolojik farklılıkların birleştirilmesi, hangi göstergelerin daha önemli olduğu konusunda küresel bir uzlaşı gerektirir ki bu da oldukça tartışmalıdır.

Üçüncüsü, sıralamalar arasında bir standart oluşturmak, mevcut sıralama kuruluşlarının bağımsızlığını ve ticari çıkarlarını tehdit edebilir. Sıralamalar, üniversite yöneticileri, öğrenciler ve hükümetler için bir referans noktası olmanın yanı sıra, sıralama kuruluşlarına gelir sağlar (Hazelkorn, 2015, s. 89). Bu nedenle, kuruluşların ortak bir standart üzerinde anlaşması olası değildir.

Küresel Sıralamaların İşlevleri

Küresel yükseköğretim sıralamalarının temel işlevleri, yükseköğretim kurumlarının performansını karşılaştırmak, paydaşlara rehberlik etmek ve yükseköğretim politikalarını şekillendirmektir. İlk olarak, sıralamalar, öğrenciler ve veliler için bir karar destek aracı olarak hizmet verir. Özellikle uluslararası öğrenciler, QS ve THE gibi sıralamaları, eğitim alacakları üniversiteyi seçerken kullanır (Altbach & Hazelkorn, 2017, s. 23). Bu sıralamalar, üniversite seçiminde kalite göstergesi olarak algılanır.

İkinci olarak, sıralamalar, üniversite yöneticilerine stratejik planlama için veri sağlar. Üniversiteler, sıralamalardaki pozisyonlarını iyileştirmek için araştırma çıktılarını artırmaya, uluslararası iş birliklerini güçlendirmeye veya kampüs altyapısını geliştirmeye odaklanabilir (Hazelkorn, 2015, s. 112). Örneğin, birçok üniversite, ARWU’da sıralarını yükseltmek için Nobel Ödülü kazanan akademisyenleri bünyelerine katmaya çalışır (ShanghaiRanking, 2025, s. 3).

Üçüncüsü, sıralamalar hükümetler ve finansman kuruluşları için bir değerlendirme aracıdır. Bazı ülkeler, kaynak tahsisini veya uluslararası iş birliği anlaşmalarını sıralamalara dayandırır. Ancak bu durum, sıralamaların yükseköğretim politikalarını dolaylı olarak etkilediği için eleştirilmiştir (Marginson, 2020, s. 134).

Son olarak, sıralamalar, yükseköğretimde küresel rekabeti teşvik eder ve kurumların kendilerini geliştirmesine katkıda bulunur. Ancak, sıralamaların aşırı odaklanması, öğretim kalitesi gibi bazı önemli unsurların ihmal edilmesine yol açabilir (Altbach & Hazelkorn, 2017, s. 45).

Küresel yükseköğretim sıralamalarında tek bir standart bulunmamasının temel nedenleri, metodolojik farklılıklar, yükseköğretim kurumlarının heterojenliği ve sıralama kuruluşlarının bağımsız yapılarıdır. Tek bir standart geliştirmek teorik olarak mümkün olsa da, kültürel, metodolojik ve ticari engeller nedeniyle uygulanabilir değildir. Sıralamalar, öğrenciler, üniversite yöneticileri ve hükümetler için önemli bir rehber ve değerlendirme aracı olarak işlev görür, ancak bu işlevlerin etkileri tartışmalıdır. Bu nedenle, sıralamaların sınırlamalarını anlamak, onların daha adil ve dengeli bir şekilde kullanılması için kritik önemdedir.

Küresel üniversite sıralamaları, yükseköğretim kurumlarının akademik performansını, uluslararası rekabet gücünü ve küresel görünürlüğünü değerlendiren temel araçlar haline gelmiştir [Altbach, 2015, s. 27]. Bu sıralamalar, öğrenci ve akademisyen hareketliliği, bilimsel üretim, kurumsal itibar ve uluslararası işbirlikleri gibi çok boyutlu kriterler üzerinden kurumları karşılaştırmaktadır. Ancak, sıralama sistemlerinin metodolojik yapıları, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki üniversiteler için tarafsızlık ve adalet tartışmalarını beraberinde getirmiştir [Hazelkorn, 2018, s. 44]. Türk üniversiteleri, bu sıralamalarda genellikle beklenen seviyenin altında performans sergilemekte olup, bu durum hem akademik hem de politik düzeyde yoğun bir tartışma konusu olmuştur.

Bu çalışmanın özgün katkısı, Türk üniversitelerinin küresel sıralamalardaki konumunu yalnızca performans metrikleri üzerinden değil, aynı zamanda Sovyet iktisatçısı Nikolai Kondratieff’in uzun dalgalar teorisi bağlamında tarihsel ve epistemolojik bir perspektifle değerlendirmesidir. Kondratieff dalgaları, 40-60 yıllık döngülerle tanımlanan ekonomik ve teknolojik dönüşüm evrelerini ifade eder ve bilgi üretim rejimlerini de şekillendirir. Üniversiteler, bu dalgalarla senkronize olduklarında küresel bilgi ekonomisinde öncü roller üstlenebilirken, asenkroni yaşayan kurumlar geride kalmaktadır [Freeman & Louçã, 2001, s. 63]. Türkiye’nin yükseköğretim sistemi, tarihsel olarak bu dalgalarla uyum sağlayamamış; gecikmiş modernleşme, kopyacı stratejiler ve yapısal eksiklikler, sıralamalardaki düşük performansı açıklamaktadır [Kalaycıoğlu, 2012, s. 45].  

Bu makale, Türk üniversitelerinin küresel sıralamalardaki mevcut durumunu veri temelli analizlerle incelemekte, bu durumun tarihsel ve yapısal nedenlerini Kondratieff dalgaları çerçevesinde değerlendirmekte ve sürdürülebilir akademik gelişim için stratejik öneriler sunmaktadır. Çalışma, aynı zamanda sıralama sistemlerinin metodolojik sınırlamalarını eleştirel bir şekilde analiz ederek, Türk yükseköğretim sisteminin küresel rekabet gücünü artırmak için ihtiyaç duyduğu reform alanlarını ortaya koymaktadır.

1. Kondratieff Dalgaları ve Bilgi Ekonomisinin Evrimi

Kondratieff Dalgaları Teorisi: Tanım ve Evreler

Kondratieff dalgaları, modern kapitalizmin tarihsel seyrini anlamak için güçlü bir analitik çerçeve sunar. Her bir dalga, ekonomik genişleme ve daralma dönemlerini, teknolojik inovasyonları ve bilgi üretim rejimlerini kökten dönüştürmüştür. Bu dalgalar genellikle 40-60 yıllık döngülerle tanımlanır ve her dalga, yeni bir teknolojik paradigmanın yayılmasıyla karakterize edilir. İlk dalga (1770-1820) buhar gücü ve tekstil, ikinci dalga (1820-1870) demiryolları ve ağır sanayi, üçüncü dalga (1870-1920) elektrik ve kimya, dördüncü dalga (1920-1970) otomotiv ve kitle üretimi, beşinci dalga (1970-2020) ise bilgi teknolojileri ve dijitalleşme ile tanımlanmıştır. Günümüzde ise altıncı dalga, biyoteknoloji, yapay zekâ ve sürdürülebilirlik temelli bir dönüşüm sürecine işaret etmektedir. Bu döngüler sadece ekonomiyle sınırlı değil; aynı zamanda eğitim, üniversite modelleri ve bilgi üretimi biçimlerini de dönüştürür.  

Teknolojik İnovasyonlar ve Bilgi Üretim Rejimleri Üzerindeki Etkileri

Bu dalgalar, yalnızca üretim araçlarını değil, aynı zamanda bilgi üretiminin yapısal kodlarını da şekillendirmiştir. Üniversiteler, her bir dalganın epistemik iklimine uyum sağlayarak ya da sağlayamayarak küresel bilgi ekonomisindeki yerlerini belirlemiştir. Örneğin, beşinci dalga boyunca Ar-Ge harcamalarını GSYH’nin %3’üne çıkaran ülkeler, inovasyon temelli büyümede öne çıkarken, Türkiye %1’in altında kalarak hem ekonomik hem de akademik dönüşümde geride kalmıştır. Türkiye’nin kamu ve yükseköğretim sektöründeki Ar-Ge harcaması GSYH’nin %0.5’i, iş sektöründe ise %0.8’idir, bu da Avrupa Birliği ortalamasının oldukça altındadır. Bu durum, ülkenin inovasyon ve araştırma altyapısına yeterli yatırım yapmadığını açıkça ortaya koymaktadır.  

Üniversitelerin Kondratieff Dalgalarıyla Senkronizasyonunun Önemi

Bu asenkroni, Türk üniversitelerinin sıralamalardaki düşük performansının temel nedenlerinden biridir [Ergüder, 2007, s. 23]. Kondratieff dalgaları, bilimsel araştırma ve inovasyonun yönünü belirler; üniversitelerin bu dalgalarla uyumlu araştırma alanlarına ve eğitim modellerine yatırım yapması, küresel rekabette öne çıkmaları için hayati önem taşır. Bilimsel paradigmaların gelişimi, genellikle nesiller boyu süren bir süreçtir; yaklaşık 80 yıllık periyotlarda üç nesil boyunca temel önermelerin formüle edilmesi, teorinin geliştirilmesi ve kritik deneylerin yapılması gerekmektedir. Yeni fikirlerin ilk nesil tarafından tam olarak anlaşılmaması, bilgi üretiminin doğasından kaynaklanan yapısal bir gecikmeyi beraberinde getirir. Bu durum, Türkiye’nin “gecikmiş modernleşme” ve “kopyacı stratejiler” argümanını güçlendirmektedir [Kalaycıoğlu, 2012, s. 45]. Türkiye’nin mevcut Kondratieff dalgalarıyla (özellikle 5. ve 6. dalga: dijitalleşme, yapay zeka, biyoteknoloji) senkronize olamamasının temelinde bu yapısal gecikme yatmaktadır. Üniversitelerin bu yeni alanlarda öncü rol oynaması beklenirken, temel bilimsel ve teknolojik yenilikleri yeterince üretememesi, küresel sıralamalardaki düşük performansın kökeninde yatan derin bir sorunu işaret etmektedir. Bu, sadece finansal bir eksiklik olmanın ötesinde, bilgi üretiminin doğasından kaynaklanan ve uluslararası rekabette kalıcı bir dezavantaj yaratan bir durumdur. Bu durum, yalnızca nicel iyileştirmelerle aşılamayacak, köklü bir zihniyet ve yapısal dönüşüm gerektiren bir sorundur.  

2. Küresel Üniversite Sıralama Metodolojileri: Eleştirel Bir Bakış

Küresel üniversite sıralamaları, farklı kriterler ve ağırlıklandırmalar kullanarak kurumları değerlendirir. Bu farklılıklar, üniversitelerin sıralamalardaki konumlarını doğrudan etkilemektedir.

QS World University Rankings: Kriterler ve Ağırlıklar

QS sıralaması, akademik itibar (%30), işveren itibarı (%15), fakülte/öğrenci oranı (%10), atıf/fakülte (%20), uluslararası öğrenci oranı (%5), uluslararası öğretim üyesi oranı (%5), uluslararası araştırma ağı (%5), istihdam sonuçları (%5) ve sürdürülebilirlik (%5) gibi göstergeleri kullanır. Özellikle akademik itibar ve işveren itibarı, anketlere dayalı sübjektif metriklerdir ve bu anketler, akademisyenlerin ve işverenlerin belirli alanlardaki araştırma mükemmeliyetine veya mezunların istihdam edilebilirliğine ilişkin algılarını yansıtır.  

THE World University Rankings: Kriterler ve Ağırlıklar

THE sıralaması, öğretim (%29.5 – itibar, öğrenci/personel oranı, doktora/lisans oranı, doktora veren personel oranı, kurumsal gelir), araştırma ortamı (%29 – itibar, araştırma geliri, üretkenlik), araştırma kalitesi (%30 – atıf etkisi, araştırma gücü, mükemmeliyet, etki), uluslararası görünüm (%7.5 – uluslararası öğrenci/personel oranı, uluslararası işbirliği) ve endüstri geliri (%4 – endüstri geliri, patentler) olmak üzere beş ana kategoride 18 gösterge kullanır. THE, dünya çapında 93.000’den fazla akademisyenden görüş toplayan küresel akademik itibar anketini kullanır ve 2019-2023 yılları arasında yayınlanan 18 milyon akademik yayından 157 milyon atıfı analiz eder.  

ARWU (Shanghai Ranking): Kriterler ve Ağırlıklar

ARWU, altı objektif göstergeye dayanır: Nobel ve Fields Madalyası kazanan mezun ve personel sayısı (mezun %10, personel %20), Clarivate tarafından belirlenen yüksek atıf alan araştırmacı sayısı (%20), Nature ve Science dergilerinde yayımlanan makale sayısı (%20), Science Citation Index Expanded™ ve Social Sciences Citation Index™’te indekslenen makale sayısı (%20) ve kurumun kişi başına düşen akademik performansı (%10). Bu metodoloji, özellikle bilimsel ödüller ve üst düzey yayınlar gibi somut çıktılara odaklanır, bu da gelişmekte olan ülkeler için ulaşılması zor hedefler sunabilir.  

U.S. News Best Global Universities Rankings: Kriterler ve Ağırlıklar

U.S. News sıralaması, 13 temel metriğe dayanır ve büyük ölçüde Clarivate verilerini kullanır. Bunlar arasında küresel araştırma itibarı (%12.5), bölgesel araştırma itibarı (%12.5), yayınlar (%10), kitaplar (%2.5), konferanslar (%2.5), normalize edilmiş atıf etkisi (%10), toplam atıflar (%7.5), en çok atıf alan %10’luk dilimdeki yayın sayısı (%12.5), en çok atıf alan %10’luk dilimdeki toplam yayın yüzdesi (%10), uluslararası işbirliği (ülkeye göre %5, genel %5), en çok atıf alan %1’lik dilimdeki yayın sayısı (%5) ve en çok atıf alan %1’lik dilimdeki toplam yayın yüzdesi (%5) yer alır. Bu sıralama, özellikle araştırma yetkinliğine odaklanırken, lisans deneyimi gibi uluslararası düzeyde veri toplamanın zor olduğu faktörleri içermez.  

Sıralama Sistemlerinin Metodolojik Sınırlamaları ve Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Tarafsızlık Tartışmaları

Sıralama sistemlerinin metodolojik yapıları, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki üniversiteler için tarafsızlık ve adalet tartışmalarını beraberinde getirmiştir [Hazelkorn, 2018, s. 44]. Anglo-Sakson üniversite modeline dayalı ölçütler, bu sorunları daha görünür kılmaktadır [Hazelkorn, 2018, s. 44]. Örneğin, ARWU’nun Nobel ve Fields Madalyası kriterleri, tarihsel olarak Batı merkezli ödüller olduğu için gelişmekte olan ülkelerdeki üniversiteleri dezavantajlı konuma sokar.

Farklı sıralama kuruluşları (QS, THE, ARWU, U.S. News) farklı kriterlere ve ağırlıklara sahiptir. QS, akademik ve işveren itibarı gibi sübjektif anketlere yüksek ağırlık verir. THE ve U.S. News, araştırma kalitesi ve atıf etkisine daha fazla odaklanır. ARWU ise Nobel ödülleri ve Nature/Science yayınları gibi çok objektif ama ulaşılması zor kriterleri temel alır. Türk üniversitelerinin QS’te THE’ye kıyasla daha yüksek sıralarda yer alması (örn. ODTÜ QS’te 400-450 bandında, THE’de 500-600 bandında), QS’in itibar göstergelerine verdiği yüksek ağırlıktan kaynaklanabilir [Marginson, 2020, s. 12]. ARWU’daki düşük performans, Nobel/Fields eksikliği ve Nature/Science yayınlarının azlığı ile doğrudan ilişkilidir. Türkiye’nin Nature Index’te 38. sırada olması ve yüksek atıf alan yayınlarda geride kalması , bu durumu desteklemektedir. Bu durum, sıralama metodolojilerinin Türk üniversitelerinin performansını farklı şekillerde yansıttığını göstermektedir. Sübjektif itibar anketleri, Türk üniversitelerinin belirli alanlardaki (örn. mühendislik) köklü geçmişi ve bölgesel bilinirliği sayesinde nispeten daha iyi sonuçlar almasını sağlarken, objektif ve yüksek etkili araştırma çıktılarına odaklanan sıralamalar, yapısal eksiklikleri daha net ortaya koymaktadır. Bu, Türk üniversitelerinin “gerçek” küresel rekabet gücünün değerlendirilmesinde metodoloji seçimiyle ilgili bir önyargı olduğunu ve sadece sıralama yükselişlerine odaklanmanın yanıltıcı olabileceğini göstermektedir.  

Tablo 1: Küresel Üniversite Sıralama Metodolojileri Karşılaştırması (Kriterler ve Ağırlıklar)

Sıralama KuruluşuAna Kriterler/KategorilerAğırlıklar (%)Veri KaynaklarıÖnemli Notlar
QS World University RankingsAkademik İtibar, İşveren İtibarı, Fakülte/Öğrenci Oranı, Atıf/Fakülte, Uluslararası Öğrenci Oranı, Uluslararası Öğretim Üyesi Oranı,Uluslararası Araştırma Ağı, İstihdam Sonuçları, Sürdürülebilirlik%30 (Akad. İtibar), %15 (İşv. İtibar), %10 (Fak./Öğr.), %20 (Atıf/Fak.), %5 (Ulus. Öğr.), %5 (Ulus. Öğr. Üyesi), %5 (Ulus. Araş. Ağı), %5 (İstihdam), %5 (Sürdürülebilirlik)Anketler, Elsevier Scopusİtibar anketlerine yüksek ağırlık vermesi sübjektif algıyı artırır.
THE World University RankingsÖğretim, Araştırma Ortamı, Araştırma Kalitesi, Uluslararası Görünüm, Endüstri Geliri%29.5 (Öğretim), %29 (Araş. Ortamı), %30 (Araş. Kalitesi), %7.5 (Ulus. Görünüm), %4 (End. Geliri)Küresel Akademik İtibar Anketi, Elsevier ScopusAraştırma kalitesi ve atıf etkisine odaklanır, 18 gösterge kullanır.
ARWU (Shanghai Ranking)Nobel/Fields Ödüllü Mezunlar, Nobel/Fields Ödüllü Personel, Yüksek Atıf Alan Araştırmacılar, Nature/Science Yayınları, SCI/SSCI İndeksli Yayınlar, Kişi Başı Akademik Performans%10 (Mezun), %20 (Personel), %20 (Yüksek Atıf), %20 (N&S), %20 (SCI/SSCI), %10 (Kişi Başı)Nobel/Fields resmi siteleri, Clarivate, Nature, Science, Web of ScienceNobel ve Fields Madalyası kriteri gelişmekte olan ülkeleri dezavantajlı kılar.
U.S. News Best Global Universities RankingsKüresel Araştırma İtibarı, Bölgesel Araştırma İtibarı, Yayınlar, Kitaplar, Konferanslar, Normalize Edilmiş Atıf Etkisi, Toplam Atıflar, En Çok Atıf Alan %10 Yayın, En Çok Atıf Alan %10 Yayın Yüzdesi, Uluslararası İşbirliği (Ülkeye Göre), Uluslararası İşbirliği (Genel), En Çok Atıf Alan %1 Yayın, En Çok Atıf Alan %1 Yayın Yüzdesi%12.5 (Küresel İtibar), %12.5 (Bölgesel İtibar), %10 (Yayınlar), %2.5 (Kitaplar), %2.5 (Konferanslar), %10 (Norm. Atıf), %7.5 (Toplam Atıf), %12.5 (Top %10 Yayın), %10 (Top %10 Yayın %), %5 (Ulus. İşb. Ülke), %5 (Ulus. İşb. Gen.), %5 (Top %1 Yayın), %5 (Top %1 Yayın %)Clarivate Academic Reputation Survey, Web of Science, Essential Science IndicatorsAraştırma yetkinliği ve bibliyometrik verilere ağırlık verir.

3. Türk Üniversitelerinin Küresel Sıralamalardaki Konumu: Veri Temelli Analiz

Genel Performans ve İlk 10 Türk Üniversitesi (2024-2025 Dönemi)

2024-2025 sıralamalarına göre, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Boğaziçi Üniversitesi, QS ve THE sıralamalarında ilk 500 içinde yer alan başlıca Türk üniversiteleridir. Bu kurumlar, özellikle mühendislik, temel bilimler ve teknoloji alanlarında güçlü performans sergilemektedir. Koç, Sabancı ve Bilkent gibi özel vakıf üniversiteleri ise uluslararasılaşma ve araştırma çıktıları açısından son yıllarda dikkat çekici bir yükseliş göstermektedir.

QS 2025 sıralamalarına göre: Orta Doğu Teknik Üniversitesi (285. sıra), İstanbul Teknik Üniversitesi (326. sıra), Koç Üniversitesi (401. sıra), Boğaziçi Üniversitesi (418. sıra) ve Bilkent Üniversitesi (477. sıra) ilk 500 üniversite arasında yer almaktadır. Sabancı Üniversitesi (516. sıra), İstanbul Üniversitesi (621-630. sıra), Hacettepe Üniversitesi (641-650. sıra), Ankara Üniversitesi (801-850. sıra), Yıldız Teknik Üniversitesi (851-900. sıra) ve Gazi Üniversitesi (901-950. sıra) ise ilk 1000 üniversite arasında bulunmaktadır. Geçen yıla kıyasla, QS sıralamasında ilk 500’deki Türk üniversitesi sayısı üçten beşe, ilk 1000’deki üniversite sayısı ise ondan on bire yükselmiştir.  

THE 2025 sıralamalarına göre: Orta Doğu Teknik Üniversitesi (467. sıra), İstanbul Teknik Üniversitesi (497. sıra), Hacettepe Üniversitesi (533. sıra), İstanbul Üniversitesi (599. sıra), Koç Üniversitesi (631. sıra), Ankara Üniversitesi (652. sıra), Boğaziçi Üniversitesi (676. sıra), Sabancı Üniversitesi (813. sıra), Gazi Üniversitesi (815. sıra) ve Marmara Üniversitesi (856. sıra) ilk 1000 üniversite arasında yer almaktadır. THE 2024 sıralamasında ise Koç, Orta Doğu Teknik ve Sabancı üniversiteleri 351-400 bandında bulunmuştur.  

ARWU 2024 sıralamalarına göre: Türk üniversiteleri genellikle 500-1000 bandı arasında yer almakta, yalnızca ODTÜ ve İTÜ gibi birkaç üniversite ilk 500’e girebilmektedir. İstanbul Üniversitesi, 2021 ARWU sıralamasında 401-500 bandında yer alan tek Türk üniversitesi olmuştur ve bu başarıyı 18 yıldır sürdürmektedir. Ankara Üniversitesi 2024’te 801-900 bandında yer alırken , Marmara Üniversitesi 2020’de 901-1000 bandına girmiştir.  

U.S. News 2024-2025 sıralamalarına göre: Türk üniversiteleri, sosyal etki ve bölgesel bağlamda daha iyi bir performans sergilemekle birlikte, küresel ölçekte rekabet gücünden yoksundur. İstinye Üniversitesi 1739. sırada yer alırken , İstanbul Bilgi Üniversitesi 2022’de 495. sırada ve İstanbul Üniversitesi 2024’te 769. sırada bulunmuştur.  

Tablo 2: Türk Üniversitelerinin Küresel Sıralamalardaki Konumu (2024-2025)

Üniversite AdıQS Dünya Sıralaması (2025)THE Dünya Sıralaması (2025)ARWU Dünya Sıralaması (2024)U.S. News Dünya Sıralaması (2024-2025)Notlar
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ)285467500-1000 bandı505Mühendislik ve temel bilimlerde güçlü.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)326497500-1000 bandı471Mühendislik ve teknolojide güçlü.
Koç Üniversitesi401631500-1000 bandı447Uluslararasılaşma ve araştırma çıktılarında yükseliş.
Boğaziçi Üniversitesi418676500-1000 bandı652Mühendislik ve temel bilimlerde güçlü.
Bilkent Üniversitesi477601-800500-1000 bandı683Uluslararasılaşma ve araştırma çıktılarında yükseliş.
Sabancı Üniversitesi516813500-1000 bandı582Uluslararasılaşma ve araştırma çıktılarında yükseliş.
İstanbul Üniversitesi621-630599401-500 bandı (2021)769ARWU’da istikrarlı performans.
Hacettepe Üniversitesi641-650533500-1000 bandı716Belirli alanlarda iyi konum.
Ankara Üniversitesi801-850652801-900 bandı965Belirli alanlarda iyi konum.
Yıldız Teknik Üniversitesi851-900900500-1000 bandı1026Belirli alanlarda iyi konum.
Gazi Üniversitesi901-950815500-1000 bandı1213Belirli alanlarda iyi konum.
Marmara Üniversitesi1001-1200856901-1000 bandı (2020)1356Belirli alanlarda iyi konum.
İstinye ÜniversitesiSıralama Dışı1001-1200Sıralama Dışı1739U.S. News’de yer alıyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi1201-14001092Sıralama Dışı495 (2022)U.S. News’de yüksek konum.

Araştırma Kapasitesi, Uluslararasılaşma ve İtibar Metriklerindeki Bulgular

Araştırma Kapasitesi: Türk üniversiteleri, yüksek etkili yayınlarda (örneğin, Nature ve Science) sınırlı bir varlık göstermektedir. Türkiye, 2015 Nature Index sıralamasında 38. sırada yer almıştır. 2020’de Scopus’ta bilimsel yayın sayısında 17. sırada olmasına rağmen, kişi başına düşen yayın sayısında geride kalmaktadır. Araştırma fonlarının yetersizliği ve bürokratik engeller, bu durumu ağırlaştırmaktadır. TÜBİTAK’ın temel araştırma yerine daha çok uygulamalı Ar-Ge projelerini desteklemesi, yüksek etkili temel bilim yayınlarını olumsuz etkileyebilir. Türkiye’nin uluslararası bilimsel ortak yayınlardaki payı 2024’te AB ortalamasının %14.3’ü kadar olup, yabancı doktora öğrencisi çekme konusunda da AB ortalamasının %39.5’i seviyesindedir. Kamu-özel sektör ortak yayınlarındaki fark ise daha da belirgindir; 2024’te AB ortalamasının %13.5’i düzeyindedir.  

Uluslararasılaşma: Uluslararası öğrenci oranı (%2-5) ve uluslararası öğretim üyesi oranı (%5-10), küresel ortalamaların oldukça altındadır [YÖK, 2024, s. 15]. Ancak, 2023’te uluslararası öğrenci sayısı 300.000’i aşarak Türkiye’yi UNESCO verilerine göre uluslararası öğrenciler için 8. en popüler destinasyon yapmıştır. Buna rağmen, 2024 Bologna Süreci Uygulama Raporu’nda Türkiye, uluslararasılaşma ile ilgili 18 göstergeden sadece 1’inde tam puan alabilmiştir. Uluslararası araştırma işbirliği oranı 2020-2021’de %26 ile Çin ve Hindistan ile birlikte en düşükler arasındadır. 2022’de ise bu oran %29’dur, ABD’nin %40’ının altındadır.  

İtibar Metrikleri: QS’in akademik itibar anketlerinde Türk üniversiteleri, Anglo-Sakson ve Asya merkezli üniversitelere kıyasla düşük puanlar almaktadır [Hazelkorn, 2018, s. 46].

Bölgesel ve Küresel Karşılaştırmalar

Türk üniversiteleri, Asya ve Latin Amerika’daki gelişmekte olan ülkelere kıyasla (örneğin, Çin, Hindistan, Brezilya) daha düşük bir performans sergilemektedir. Çin’deki Tsinghua ve Peking Üniversiteleri, devlet destekli araştırma yatırımları ve uluslararasılaşma politikaları sayesinde ilk 50’de yer alırken, Türk üniversiteleri bu düzeyde rekabet edememektedir. Bununla birlikte, bölgesel sıralamalarda (örneğin, THE Emerging Economies Rankings) Türk üniversiteleri daha iyi bir performans göstermektedir.

Türkiye’deki uluslararası öğrenci sayısında son on yılda altı kat artış yaşanmış ve ülke uluslararası öğrenciler için 8. en popüler destinasyon haline gelmiştir. Ancak, Bologna Süreci Raporu’nda uluslararasılaşma göstergelerinde sadece 18’de 1 tam puan alınmıştır. Uluslararası araştırma işbirliği oranları (%26-29) küresel ortalamanın ve önde gelen ülkelerin gerisindedir. Yüksek etkili yayınlarda (Nature/Science) sınırlı varlık ve düşük atıf oranları devam etmektedir. Bu durum, Türk yükseköğretim sisteminin uluslararasılaşmada nicel bir başarı elde ettiğini (daha fazla uluslararası öğrenci çekme) ancak niteliksel uluslararasılaşmada (uluslararası araştırma işbirliği, uluslararası öğretim üyesi çekme, yüksek etkili uluslararası yayınlar) önemli eksiklikler yaşadığını göstermektedir. Sıralamalar, genellikle niteliksel ve etki odaklı metrikleri daha fazla ağırlıklandırdığı için, sadece öğrenci sayısındaki artışın sıralamalara doğrudan yansımaması bu çelişkiyi açıklar. Bu, Türkiye’nin uluslararasılaşma stratejilerini nicelikten niteliğe doğru dönüştürmesi gerektiğini vurgulamaktadır.  

Tablo 3: Türk Üniversitelerinin Temel Performans Göstergeleri (Araştırma, Uluslararasılaşma, İtibar)

Performans GöstergesiTürkiye Verisi (2023-2024 veya en güncel)Küresel/OECD Ortalaması/KarşılaştırmaKaynakİlgili Sıralama Metriği
Ar-Ge Harcaması GSYH %’si%1’in altında (genel) Kamu/Yükseköğretim: %0.5, İş Sektörü: %0.8 (2024)  OECD ortalaması: %3 civarı AB ortalamasının altında  OECD, TÜİK, Avrupa KomisyonuTHE Araştırma Geliri, U.S. News Yayınlar
Uluslararası Öğrenci Oranı%2-5 (genel) [YÖK, 2024, s. 15] Toplam 300.000+ öğrenci (2023)  Küresel ortalamanın altında [YÖK, 2024, s. 15] Dünyada 8. en popüler destinasyon (UNESCO)  YÖK, UNESCOQS Uluslararası Öğrenci Oranı, THE Uluslararası Görünüm
Uluslararası Öğretim Üyesi Oranı%5-10 (genel) [YÖK, 2024, s. 15]Küresel ortalamanın altında [YÖK, 2024, s. 15]YÖKQS Uluslararası Öğretim Üyesi Oranı, THE Uluslararası Görünüm
Nature/Science Yayın Sayısı/OranıSınırlı varlık Nature Index: 38. sıra (2015)  İlk 100 üniversiteye kıyasla %10’un altındaNature Index, Shin (2011)ARWU N&S Yayınları
Uluslararası Atıf OranıDüşük ORL alanında makale sayısında ilk 10’da, atıf sayısında geride  Küresel ortalamanın altında  Web of Science, Scopus, Ulusal Bilim VakfıQS Atıf/Fakülte, THE Araştırma Kalitesi, U.S. News Normalize Edilmiş Atıf Etkisi
Uluslararası İşbirliği Oranı%26 (2020-2021)  %29 (2022)  Küresel ortalama: %23 (2022)  ABD: %40 (2022)  J-JDIS, NCSESQS Uluslararası Araştırma Ağı, THE Uluslararası Görünüm, U.S. News Uluslararası İşbirliği
Akademik İtibar Anket Puanları (QS)Düşük [Hazelkorn, 2018, s. 46]Anglo-Sakson ve Asya merkezli üniversitelere kıyasla düşük [Hazelkorn, 2018, s. 46]QS, Hazelkorn (2018)QS Akademik İtibar, THE Öğretim İtibarı, U.S. News Küresel Araştırma İtibarı

4. Tartışma: Kondratieff Dalgaları ve Türk Yükseköğretim Sistemindeki Asenkroni

Tarihsel Gecikmeler ve Kopyacı Modernleşme Stratejileri

Türk üniversitelerinin küresel sıralamalardaki düşük performansı, yalnızca metodolojik önyargılarla değil, aynı zamanda tarihsel ve yapısal asenkroni ile açıklanabilir. Osmanlı döneminde sanayi devriminden kopuk kalan bilgi üretimi, Cumhuriyet sonrası dönemde ise kopyacı ve yüzeysel modernleşme girişimleri ile sınırlı kalmıştır [Zürcher, 2004, s. 97]. Bu durum, Türkiye’nin Kondratieff dalgalarının getirdiği teknolojik ve ekonomik dönüşümlere zamanında ve özgün bir şekilde adapte olamamasının temelini oluşturur. Bilimsel bilginin üretimi ve yayılması, bu uzun dalgaların itici gücü olmasına rağmen, Türkiye’de bu süreçler genellikle taklitçi bir yaklaşımla ele alınmıştır.

Beşinci Kondratieff Dalgası ve Türkiye’nin Bilgi Ekonomisine Geçişi

Beşinci Kondratieff dalgasında (dijitalleşme ve bilgi teknolojileri), Türkiye bilgi ekonomisine geçiş yapamamış, yayın kalitesinden ziyade sayısına odaklanan politikalarla “bilgi taşeronu” konumuna gerilemiştir [Gür, 2021, s. 56]. Küresel Ar-Ge harcamalarının GSYH’ye oranının %3’lere ulaştığı bir dönemde, Türkiye’nin %1’in altında kalması, bu dalganın sunduğu fırsatların yeterince değerlendirilemediğini göstermektedir. Bu durum, Türkiye’nin bilgi üretiminde yapısal bir gecikme yaşadığını ve Kondratieff dalgalarıyla senkronize olamamasının, küresel sıralamalardaki zayıf konumun temel nedeni olduğunu ortaya koymaktadır. Bu asenkroni, ülkenin sadece ekonomik değil, aynı zamanda akademik dönüşümde de geride kalmasına yol açmıştır.

Yapısal Sorunlar ve Yönetimsel Eksiklikler

Bu asenkroni, rektör atamalarında liyakatten ziyade sadakatin ön planda olması, akademik yükseltmelerde bürokratik uygunluk aranması ve bilginin kamusal yarar yerine kişisel PR için kullanılması gibi yapısal sorunlarla derinleşmiştir [Köse, 2022, s. 32]. Üniversite özerkliğinin zayıf olması ve YÖK’ün merkeziyetçi denetimi, akademik özgürlüğü ve inovatif düşünceyi kısıtlamaktadır. 2016’daki darbe girişimi sonrası akademik özgürlüklerde yaşanan ciddi gerileme, akademisyenlerin toplumsal ve politik olarak hassas konulardan kaçınmasına ve otosansür uygulamasına yol açmıştır. Bu durum, üniversitelerin uluslararası rekabette dezavantajlı konuma düşmesine nedenolmuştur. Sıralama sistemlerinin Anglo-Saksonüniversite modeline dayalı ölçütleri ise bu sorunları daha görünür kılmaktadır [Hazelkorn, 2018, s. 44].  

Türkiye’nin Kondratieff dalgalarıyla asenkronisi, düşük Ar-Ge yatırımları, yayın kalitesinden ziyade sayısına odaklanma ve yapısal/yönetimsel sorunlar gibi faktörlerin birleşimiyle “bilgi taşeronu” konumuna gerilemesine neden olmuştur. Bu durum, Türkiye’nin Kondratieff dalgalarında öncü bir rol üstlenememesinin ve küresel sıralamalarda sürekli olarak geride kalmasının temelini oluşturmaktadır. Bu, taklitten inovasyona doğru köklü bir zihniyet ve yapısal dönüşüm gerektiren derin bir sorundur.

Kondratieff Dalgalarının Determinist Olmaması ve Fırsatlar

Bununla birlikte, Kondratieff dalgaları determinist değildir. Her yeni dalga, geçmişin başarısızlıklarını telafi etme fırsatı sunar [Polanyi, 1944, s. 187]. Altıncı Kondratieff dalgası (biyoteknoloji, yapay zekâ, sürdürülebilirlik) ve gelecekteki yedinci dalga (açık bilim, transdisipliner araştırma, yeni üretim prensipleri) , Türk üniversiteleri için proaktif adımlar atarak bu fırsatı değerlendirme potansiyeli taşımaktadır.  

5. Gelecek Simülasyonu: Kondratieff Dalgaları Perspektifinden Türk Üniversiteleri

Türk üniversiteleri, Kondratieff dalgaları perspektifinden geçmişte gecikmiş modernleşmenin akademik gölgesinde kalmış, günümüzde ise kırılgan bir yükseliş sergilemektedir. Gelecek, ya dönüşüm ya da bilgi rejiminin tamamen dışında kalma ikilemini sunmaktadır.

Geçmiş: Gecikmiş Modernleşmenin Akademik Gölgesi (3. Dalga – 1970–2000)

Türkiye üniversiteleri, bilgi üretiminde ithal modele dayalı, yapısal olarak merkez-çevre ilişkileri içinde şekillendi. Kamuya dayalı, kapalı, merkeziyetçi bir model egemendi. Bu dönemde “bilim” daha çok Batı’nın periferisine bilgi taşıma işlevi gördü.

Şimdi: Kırılgan Yükseliş (4. ve 5. Dalga Eşiği – 2000–2025)

Bologna Süreci ve YÖK politikalarıyla uluslararasılaşma görünürde arttı, fakat yapısal reformlar yüzeysel kaldı. Sıralamalarda yükselmek için nicel üretime odaklanıldı, ancak nitelik ve etki hala düşük. Dijitalleşme, yapay zekâ, uluslararası araştırma ağlarına entegrasyon sınırlı düzeyde gelişti.

Gelecek: Ya Dönüşüm Ya Dışlanma (6. Dalga – 2025 sonrası)

Yapay zekâ, açık bilim, hibrit eğitim sistemleri, araştırma altyapısına yatırım yapabilen ülkeler lehine dönüşümü hızlandıracak. Türkiye eğer vizyoner, özerk, veri temelli, uluslararasılaşmış ve dijital altyapılı üniversiteler inşa edemezse, sıralamalarda değil, bilgi rejiminin tamamen dışında kalacak.

Nasıl Bir Simülasyon Önerilir?

Kondratieff Dalgaları ışığında aşağıdaki başlıklarla bir gelecek senaryosu üretilebilir:

DalgaDönemTürk Üniversitelerinin KonumuGerekli Müdahale
5. Dalga2000–2025Yetersiz Ar-Ge, düşük itibarDijital dönüşüm, özerklik
6. Dalga2025–2060İki seçenek: Yükseliş ya da marjinalleşmeStratejik uluslararasılaşma, yapay zekâ entegrasyonu, kamu–özel işbirliği
7. Dalga2060 sonrasıBilginin yeniden örgütlendiği post-kapitalist modelAçık bilim, etik temelli eğitim, transdisipliner araştırma

Neden Doğru Bir Yaklaşım?

Sıralamalara dair veriler durağan fotoğraf sunarken, Kondratieff teorisi hareketli film şeridini sunar. Yalnızca bugünü değil, gidişatı, yapısal eşikleri ve geri dönüşü olmayan eşik atlamaları analiz etmeye olanak tanır. Türkiye’nin bilgi ekonomisinde merkez mi, çevre mi olacağını öngörmek için güçlü bir model sunar.

Kapanış: Bir Gelecek Çağrısı

“Üniversite, zamanın ruhunu yakalayamazsa tarihsel fonksiyonunu kaybeder. Ve bir milletin geleceği, kaybettiği o fonksiyonla birlikte buharlaşır.”

6. Politika Önerileri: Üniversite 5.0 ve Kondratieff Senkronizasyonu

Türk üniversitelerinin küresel sıralamalardaki konumunu iyileştirmek ve bilgi ekonomisiyle senkronize olmak için aşağıdaki reformlar önerilmektedir:

Zihinsel Reform: Epistemolojik Kopuş

Bilginin ne olduğu, kimin için üretildiği ve ne işe yaradığı sorularına yerli ve evrensel bir sentezle yanıt aranmalıdır. “Çok yayın yapan değil, çok derinleşen” ve “çok atıf alan değil, çok dönüştüren” bir akademisyen profili teşvik edilmelidir. Bu, akademik teşvik sistemlerinin nicelikten niteliğe, uluslararası etkiye ve toplumsal faydaya odaklanacak şekilde yeniden düzenlenmesini gerektirir.

Uluslararasılaşma Stratejileri

Uluslararası öğrenci ve öğretim üyesi oranını artırmak için burs programları ve çift diploma anlaşmaları teşvik edilmelidir. Türkiye’nin uluslararası öğrenci sayısındaki nicel artışa rağmen, niteliksel uluslararasılaşma yetersiz kalmaktadır. İngilizce eğitim programlarının kapsamı genişletilmeli ve uluslararası akreditasyon süreçleri hızlandırılmalıdır. Ayrıca, uluslararası araştırma işbirliklerini artıracak mekanizmalar oluşturulmalıdır, zira mevcut işbirliği oranları küresel ortalamanın oldukça altındadır.  

Araştırma ve İnovasyon Kapasitesinin Güçlendirilmesi

TÜBİTAK bütçesi artırılmalı ve başvuru süreçleri sadeleştirilmelidir. Temel bilim araştırmalarına verilen destek artırılmalı ve yüksek etkili yayınları teşvik eden bir fonlama modeli benimsenmelidir. AB Horizon, Erasmus+ ve UNESCO gibi uluslararası fonlara erişimi kolaylaştıracak kurumsal yapılar oluşturulmalı ve bu fonlardan daha fazla pay alınması için stratejiler geliştirilmelidir. Türkiye’nin Ar-Ge harcamalarının GSYH’ye oranının düşük olması, bu alandaki yatırımın artırılmasının aciliyetini göstermektedir.  

Akademik Özerklik ve Yönetim Reformları

YÖK, merkezi denetimden ziyade stratejik rehberlik sunan bir yapıya dönüştürülmelidir. Üniversitelerin yönetimsel ve mali özerkliği artırılmalı, performansa dayalı kaynak tahsisi modeli geliştirilmelidir. Rektör atamalarında üniversite içindeki seçim süreçlerinin esas alınması ve siyasi müdahalenin önlenmesi, akademik özgürlüğün ve liyakatin güvencesi olacaktır. Bu reformlar, üniversitelerin küresel rekabette daha etkin olmasını sağlayacaktır.  

Küresel İtibar Yönetimi

Üniversitelerin uluslararası platformlarda görünürlüğünü artıracak profesyonel medya ve iletişim birimleri kurulmalıdır. Akademik başarılar ve toplumsal katkılar, sistematik bir şekilde uluslararası akademik topluluklarla paylaşılmalıdır. Bu, özellikle QS gibi itibar anketlerine ağırlık veren sıralamalarda Türk üniversitelerinin algısını iyileştirecektir [Hazelkorn, 2018, s. 46].

Disiplinlerarası ve Bölgesel İşbirlikleri

Türk üniversiteleri, Balkanlar, Orta Asya ve Ortadoğu ile bölgesel işbirliklerini güçlendirerek küresel etki alanını genişletebilir. Disiplinlerarası araştırma merkezleri kurularak küresel sorunlara yönelik yenilikçi projeler desteklenmelidir. Bu, altıncı Kondratieff dalgasının (biyoteknoloji, yapay zeka, sürdürülebilirlik) ve gelecekteki yedinci dalganın (açık bilim, transdisipliner araştırma) gerektirdiği adaptasyonu sağlayacaktır. Geleceğin üniversite modeli, yapay zeka, biyoteknoloji ve sürdürülebilirlik gibi alanlarda liderlik etme kapasitesine sahip, etik değerlere bağlı, özerk ve transdisipliner bir yapıya evrilmelidir. Bu, Türkiye’nin küresel bilgi rejiminde sadece bir takipçi değil, aynı zamanda bir lider konumuna gelmesi için kritik bir adımdır.  

Sonuç

Türk üniversiteleri, tarihsel olarak hiçbir Kondratieff dalgasında öncü bir aktör olamamış; gecikmiş modernleşme, kopyacı stratejiler ve yapısal asenkroni nedeniyle küresel sıralamalarda düşük performans sergilemiştir. Bulgular, ODTÜ, İTÜ ve Boğaziçi gibi üniversitelerin belirli alanlarda başarı gösterdiğini, ancak genel olarak araştırma kapasitesi, uluslararasılaşma ve itibar metriklerindeki eksikliklerin Türk yükseköğretim sistemini sınırladığını ortaya koymaktadır. Uluslararası öğrenci sayısındaki artış gibi nicel başarılar, uluslararası araştırma işbirliği ve yüksek etkili yayınlar gibi niteliksel göstergelerdeki yetersizliklerle çelişmektedir. Bu durum, sıralama metodolojilerinin farklı odak noktaları nedeniyle Türk üniversitelerinin performansını farklı şekillerde yansıttığını göstermektedir.

Kondratieff dalgaları, Türk üniversiteleri için hem bir meydan okuma hem de bir fırsat sunmaktadır. Altıncı ve yedinci dalgalarda senkronizasyon sağlamak için zihinsel, yapısal ve stratejik reformlar şarttır. Liyakat, özerklik ve etik değerler üzerine inşa edilmiş bir üniversite modeli, Türk yükseköğretim sisteminin küresel rekabet gücünü artırabilir. “Geç kalan, gecikmişliğini doğru okuyabilirse, geleceğin kurucusu olabilir”. Bu, Türkiye’nin bilgi ekonomisinde sadece bir katılımcı değil, aynı zamanda yön veren bir aktör olma potansiyelini de barındırmaktadır.

Kaynakça

Altbach, P. G. (2015). Global perspectives on higher education. Johns Hopkins University Press.

Altbach, P. G., & Hazelkorn, E. (2017). Pursuing rankings in the global higher education market: Opportunities and challenges. International Higher Education, (89), 22–24. https://doi.org/10.6017/ihe.2017.89.9756

Altbach, P. G., & Salmi, J. (2011). The road to academic excellence: The making of world-class research universities. World Bank Publications.

Erdoğan, İ. (2020). Yükseköğretimin dönüşümü ve üniversite reformları. Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, 10(2), 15–30.

Ergüder, U. (2007). Türk yükseköğretiminde reform arayışları. Sabancı Üniversitesi Yayınları.

Freeman, C., & Louçã, F. (2001). As time goes by: From the industrial revolutions to the information revolution. Oxford University Press.

Gür, B. S. (2021). Akademik performans göstergeleri ve sıralama politikaları. SETA Raporu.

Gürses, E. (2021). Yeni dalga: Yapay zeka çağında bilim. Metis Yayınları.

Hazelkorn, E. (2015). Rankings and the reshaping of higher education: The battle for world-class excellence. Palgrave Macmillan.

Hazelkorn, E. (2018). Global rankings and the geopolitics of higher education. Routledge.

Kalaycıoğlu, E. (2012). Türkiye’de yükseköğretim ve kalite arayışı. Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yayınları.

Kondratieff, N. D. (1926). The long waves in economic life. Review of Economic Statistics, 17(6), 105–115.

Köse, A. H. (2022). Feodal zihniyet, modern mevzuat: Türkiye’de üniversite gerçeği. Eleştirel Eğitim Dergisi, 6(1), 30–40.

Marginson, S. (2017). The global rankings of universities: A new form of power in higher education. Journal of Higher Education Policy and Management, 39(2), 99–114. https://doi.org/10.1080/1360080X.2017.1276663

Marginson, S. (2020). The new geo-politics of higher education. Oxford University Press.

OECD. (2023). Science, technology and innovation outlook 2023. OECD Publishing.

Özkazanç, A. (2017). Akademinin çöküşü ve bilimsel etik. NotaBene Yayınları.

Perez, C. (2002). Technological revolutions and financial capital: The dynamics of bubbles and golden ages. Edward Elgar Publishing.

Polanyi, K. (1944). The great transformation: The political and economic origins of our time. Beacon Press.

QS World University Rankings. (2024). Methodology and data sources. https://www.topuniversities.com/qs-world-university-rankings

QS World University Rankings. (2025). Methodology. https://www.topuniversities.com/qs-world-university-rankings/methodology

Sancar, M. (2020). Epistemolojik sömürgecilik ve yerli bilgi arayışı. İmge Kitabevi.

Sayar, A. (2018). Bilgi toplumu ve üniversiteler. Vadi Yayınları.

ShanghaiRanking Consultancy. (2025). Academic Ranking of World Universities: Methodology. http://www.shanghairanking.com/methodology/arwu

Shin, J. C. (2011). University rankings: Theoretical basis, methodology and impacts on global higher education. In J. C. Shin, R. K. Toutkoushian, & U. Teichler (Eds.), University rankings: Theoretical basis, methodology and impacts on global higher education (s. 88). Springer.

Times Higher Education. (2024). World university rankings methodology. https://www.timeshighereducation.com/world-university-rankings

Times Higher Education. (2025). World University Rankings: Methodology. https://www.timeshighereducation.com/world-university-rankings/methodology

TÜİK. (2024). Araştırma-geliştirme faaliyetleri 2023 yılı raporu. Türkiye İstatistik Kurumu.

Turan, S., & Demirtaş, B. (2021). Türk üniversitelerinin uluslararası sıralamalardaki yeri: Eleştirisel bir inceleme. Yükseköğretim Dergisi, 11(2), 129–135.

YÖK. (2024). Yükseköğretim istatistikleri raporu. Yükseköğretim Kurulu.

Zürcher, E. J. (2004). Modernleşen Türkiye’nin tarihi. İletişim Yayınları.

Loading

Sonraki
Önceki
Back To Top