Krystian Szadkowski tarafından kaleme alınmış Capital in Higher Education: A Critique of the Political Economy of the Sector kitabı hala okumadıysanız çok şey kaybediyor olabilirsiniz :=)
ÖZ
Szadkowski’nin “Yüksek Öğrenimde Sermaye: Sektörün Politik Ekonomisinin Eleştirisi” adlı kitabı, ekonomik güçler ile akademi arasındaki karmaşık ilişkiyi araştırıyor. Öğrenci borç yüklerinden küresel sıralamalarla yönlendirilen kurumsal prestij arayışına kadar sermayenin yüksek öğrenim üzerindeki etkisini inceliyor. Szadkowski, yüksek öğrenim içindeki kapitalist üretimi analiz etmek için Marksist teoriyi kullanıyor ve akademik emeğin özerkliğini, akademik iletişimin niceliğini ve akademik yayıncılık oligopolilerinin hakimiyetini analiz ediyor. Bu Marksist çerçeve, akademi içindeki karşıt ilişkileri aydınlatıyor ve karşılaştığı sistemik zorlukları anlamak için bir yol haritası oluşturuyor. Kitabın gücü, kapsamlı araştırmasında ve karmaşık ekonomik kavramları geniş bir kitleye erişilebilir kılan net sunumunda yatıyor. Szadkowski, çeşitli bakış açılarını sentezleyerek ve sağlam kanıtlar sunarak, geleneksel varsayımlara meydan okuyan ve daha derin bir anlayışı teşvik eden ilgi çekici bir anlatı oluşturuyor. Ancak, kitabın içeriğinde gezinmek, Marksist kavramlara ve terminolojiye aşina olmayan okuyucular için çok önemli bir zorluk. İçkin eleştiri ve artı değer gibi kavramlar dikkatli bir değerlendirme gerektirir ve bu da bazı okuyucuların Szadkowski’nin argümanlarının derinliğini tam olarak kavramasınnda en önemli handikap. Ancak Szadkowski’nin çalışması, yüksek öğrenimin politik ekonomisi üzerine olan söyleme önemli ölçüde katkıda bulunmakta.
Akademideki kapitalizmin yaygın etkisine dair eleştirel düşünceyi teşvik etmekte ve okuyucuları sektörün geleceği için alternatif çerçeveler ve eleştirel düşünmeye sürüklemekte. Sonuç olarak, “Yüksek Öğrenimde Sermaye”, yüksek öğrenimin manzarasını şekillendiren ekonomik güçlerin karmaşıklıklarına ışık tutan düşündürücü bir inceleme.
Szadkowski’nin “Yüksek Öğrenimde Sermaye
Bu çalışma, ekonomik güçler ve akademi arasındaki karmaşık ilişkiyi tüm çıplaklığı ile ortaya koyup gün yüzüne çıkaran bir kitap.. Öğrenci borç yüklerinden küresel sıralamalarla yönlendirilen kurumsal prestij arayışına kadar sermayenin yüksek öğrenim üzerindeki etkisi analitik olarak ortaya koymakta. Szadkowski, yüksek öğrenim içindeki kapitalist üretimi analiz etmek için Marksist teori perspektifinden akademik emeğin özerkliğini, akademik iletişimin niceliğini ve akademik yayıncılık oligopolilerinin hakimiyetini Prospektif bir yaklaşımla inceliyor. Bu Marksist çerçeve, akademi içindeki antagonistik ilişkileri aydınlatırken aynı zamanda karşı karşıya olduğu sistemik handikapları anlamak için bir yol haritası oluşturuyor. Kitabın gücü, kapsamlı araştırmasında , net sunumunda ve karmaşık ekonomik kavramları geniş bir kitleye erişilebilir kılmasında aramak gerekiyor.
Yazarın bakış açısını destekleyen sağlam kanıtlarla geleneksel varsayımlara meydan okuyan ve daha derin bir anlayışı teşvik eden eleştirel düşünmeye yönelik stratejik bir anlatı.. .
Ancak, kitabın içeriğini ve argümanlarının derinliğini tam olarak anlamak için, İçkin eleştiri ve artı değer gibi Marksist kavram ve terminolojiye aşina olmak gerekiyor. Çalışma her hâlükârda yüksek öğrenimin politik ekonomisi üzerine söyleme önemli ölçüde katkıda bulunmakta. Kapitalizmin akademide yaygın etkisi üzerine eleştirel düşünceyi teşvik etmekte ve okuyucuları sektörün geleceği için alternatif çerçeveleri düşünmeye davet eder. Sonuç olarak, “Yüksek Öğrenimde Sermaye”, yüksek öğrenimin manzarasını şekillendiren ekonomik güçlerin karmaşıklıklarına ışık tutan düşündürücü bir araştırma.
Bu kitap, ekonomik faktörler ile akademi arasındaki karmaşık ilişkileri gün yüzüne çıkarması açısından çok değerli bir yapıt. Ekonomik güçlerin yüksek öğrenim kurumlarındaki stratejik kararları veya politikaları etkilemedeki merkezi rolünü göstermesi açısından da çok ilginç bir eser.
Yüksek öğrenimin mevcut durum tesbitini yaparken, öğrencilerin kitlesel borca olan yoğun bağımlılığını, değişken bir ekonomik iklimde üniversite yönetiminin zorluklarını ve sıralama sisteminin yönlendirdiği paradoksal verimlilik vurgusunu açığa çıkarıyor. Anlatı, akademik yayıncılık oligopolü biçiminde ki finansal sermayenin akademisyenlerin günlük yaşamları üzerindeki etkisini ortaya koyması kitabın en ilgin ve bir o kadr da altı kalın çizgilerle çizilecek bir tesbit. Başka bir deyişle, yazar akademik emeğin sermayeyle küresel iç içe geçmesini vurgu yapması belki de kitabın en can en vurgulayıcı kısmı.Yazarın analizi üç derin varsayıma dayanmakta: i-akademik emeğin özerk doğası, ii-akademik iletişimin nicelleştirilmesi ve iii-büyük yayın şirketleri tarafından sermayenin akademik yapı
zerinde ki akademi üzerinde hegemonik yapısı.
Bu teorik perspektifler, okuyucuların sermaye ve yüksek öğrenim arasındaki karmaşık etkileşimleri analizi için bir mercek oluşturması açısından çok kritik.
Yazar, Marx’ın yükseköğretimdeki kapitalist üretimi anlamak için çerçevesinin önemini savunuyor ve sistemde var olan antagonistik ilişkileri çözmede Marksist metodolojisi ve retrospektifi ile her biri sermayenin akademik emeği yutması ana temasına katkıda bulunan tutarlı anlatı katmanları içersinde tutarlı bir hipotez sunuyor. Bu perspektifde Yükseköğretimin politik ekonomisine dair kapsamlı bir eleştiri sunan yazar, kişisel deneyimleri, teorik perspektifleri ve ampirik araştırmaları ustalıkla bir araya getirerek okuyucuya çağdaş üniversite ortamında akademik emek ile sermaye arasındaki yakın bağların derinlemesine bir incelemesini sunmakta. Kitap, yazarın argümanlarının sermayenin mevcut zorunluluklarının ötesine işaret eden teorik bir çerçeveye sentezlenmesiyle sona ermekte. Yükseköğretimin geleceği için paylaşılan alternatif bir vizyonu tanımlıyarak ve sektörü mevcut kapitalist sınırlarının ötesine dönüştürmek için düşündürücü bir öneri sunuyor.
Yüksek Öğrenim Dinamiklerinin Etkileyici Hikayeleri
Kitabın ilk sayfalarında yazar, hikayenin merkezindeki doktora öğrencisi olan ana karakter Mary’yi tanıtımıyla giriş yapar. Yazar, Mary’nin üniversite ortamındaki deneyiminin iniş çıkışlarını , üniversite hayatının karmaşıklığı arasında akademik yeterliliğini geliştirmek için bir öğrenci olarak verdiği çeşitli mücadeleleri ayrıntılı olarak anlatır. Kampüs politikalarındaki dinamik değişikliklerin hem Mary figürü üzerinden öğrencilerde ki olumsuz psikolojik değişikliklere hem de temizlik işçilerin haklı taleplerine uzanan tartışma üniversitenin prestijli küresel sıralamalara ulaşma hırsı ile içinden çıkılmaz hale gelişi akıcı bir uslupla okuyucuyla buluşur. Birçok kişi üniversite yönetimini, mevcut öğrenciler ve personel üzerindeki yıkıcı etkisini hesaba katmadan, üniversitenin prestijli hale gelmek için popüler potansiyel adayları çekme çabalarını temel neden olduğu ve bu nedenle üniversite yönetimini suçlar. Bu içinden çıkılmaz kısır döngü artık yüksek öğrenim yönetiminin bir paradoksudur.
Bu bağlamda, akademik emek ile sermaye arasındaki yakın bağlantıyı görüyoruz. Üniversitelerdeki günlük koşullar, finansal zorluklar, sıralamaları koruma baskısı ve iç çatışmalar, sermayenin üniversite hayatına nasıl gözle görülür şekilde nüfuz ettiğine dair güçlü bir resim çiziyor. Öğretim görevlileri ile öğrenciler arasındaki günlük zorluklar ve anlaşmazlıklar, yüksek öğrenim sistemindeki akademik çalışanlar ile sermaye yapıları arasındaki ilişki hakkında temel soruları gündeme getiriyor. Yazar, Mary’nin günlük yaşam deneyimlerini kitap uzunluğundaki anlatı için bir çerçeve olarak kullanıyor. Günlük zorluklar, iç çatışmalar ve dış baskılar, kapitalizmin dinamikleriyle doymuş bir yüksek öğrenim manzarasını ayrıntılı olarak anlatıyor ve akademik emek ile sermaye arasındaki ilişkinin yalnızca soyut olmadığını, aynı zamanda pratikte üniversite ortamının günlük gerçekliğini nasıl şekillendirdiğini gösteriyor.
İki önemli faktör,
Çoğu öğrencinin çalışmalarını garanti altına almak için krediye aşırı bağımlılığı ve küresel üniversite sıralamalarının önemli etkisi, yüksek öğrenimin manzarasını karakterize eder ve Mary’nin hayatıyla iç içe geçer. İlk faktör, özellikle İngiltere ve ABD’de olmak üzere Atlantik’in her iki yakasında ortaya çıkan öğrenci borç bağımlılığı fenomenini yansıtır. Bu manzara, hem lisans hem de lisansüstü öğrencilerin eğitimlerini finanse etmek için nasıl muazzam mali borç yükleri altına girdiklerini vurgular. Bilgiyi kalkınmanın itici gücü olarak teşvik etmek yerine, yüksek öğrenim koridorlarında yaşayanlar için önemli bir borç tetikleyicisi ve borç yükü haline gelmiştir. Öte yandan, anlatı, küresel üniversite sıralamalarının yüksek öğrenimin dinamiklerini ve yönelimini şekillendirmedeki güçlü etkisini anlamayı içerir. Her iki süper güçteki üniversiteler, potansiyel öğrencileri ve yatırımı çekmek için sıralamalarını iyileştirme çabalarına sıklıkla karışırlar. Paradoks, verimliliği artırma ve belirli kriterleri elde etme eğiliminin üniversite yönetiminin ana odağı olması durumunda ortaya çıkar, özellikle de küresel sıralamalarını korumak veya iyileştirmek için, bu sıralamaların önemi, yüksek öğrenimde genellikle mevcut öğrenci ve personelin değerleri veya gerçek ihtiyaçlarıyla çelişen politikaları ve uygulamaları benimseme hırsını besleyecektir. Bu çerçevede, üniversite yönetimi genellikle kurumsal prestij elde etmek adına öğrencilerin ve personelin günlük gereksinmelerini ihmal eder veya feda eder.
Yazar bu iki yönü vurgulayarak, öğrenci borcunun ve küresel üniversite sıralamalarının son yüksek öğrenim dinamiklerini şekillendirmedeki kritik rolünü gözden geçiriyor. Her ikisi de kurumsal düzeyde politikayı ve uygulamayı etkiliyor ve rahatsız edici gerginlikler ve paradokslar yaratıyor,Çağdaş yükseköğretim sisteminin yönü ve değeri hakkında derin sorular ortaya atıyor.
Yazarın Başlıca Argümanları
Bu kitap, yükseköğretimde sermayeleştirme kavramını ve eğitim sektörünün politik ekonomisi üzerinde, kaynak tahsisi, akademik öncelikler ve eğitimin genel kalitesi gibi üniversite yönetim kararlarını şekillendirmede önemli bir rol oynadığına dair araştırma soruları ve hipotezlerin doğru biçimde kurgulanmış bir tez sunuyor. Bu benzersiz bakış açısı, sermaye ve akademi arasındaki karmaşık ilişkiyi ele alıyor ve bu alandaki gelişen tartışmalara Marksist ve Marksist temelli bir teorik çerçeve aracılığıyla yeni bakış açıları sağlıyor.
Yazar, yüksek öğrenimdeki sermaye kavramını Marksist teorik bir çerçeveye bağlayarak bir yenilik sunmaya çalışıyor. Bu yaklaşımla yazar, özellikle faiz getiren krediler aracılığıyla finansal sermayenin akademik politika kararlarını ve yönlerini nasıl etkilediğini araştırıyor. Ayrıca kitap, zorlu bir Marksist bakış açısı sunarak yüksek öğrenim çalışmalarındaki ortak görüşlerin sınırlamalarını aşmaya çalışıyor.
Yazar, Marksist kavramların akademide kapitalizmin nüfuzunu anlamaya nasıl yardımcı olabileceğini gösteriyor. Sadece liberal düşünceyi veya klasik Marksist görüşleri içermiyor; bunun yerine, mevcut çalışma yöntemlerinin sınırlarının ötesine geçen mantıksal bir analiz çerçevesi sağlamaya çalışıyor. Ayrıca kitap, akademik tartışmaların gelişimini ve akademik çalışmanın zaman içinde ölçülmesini sunarak önemli bir tarihsel bölüm sağlıyor. Tarihsel hikayeleri güncel koşullarla ilişkilendirerek, okuyucular bilgiye yaklaşımlardaki paradigma değişimini ve bunun yüksek öğrenimdeki kapitalizmin dinamiklerine yansımasını kavrayabilirler.
Yazarın Marksist teorik yaklaşımı okuyucuları ayrıca kapitalizmin sermaye ile akademik emek arasındaki ilişkiyi nasıl değiştirdiğine dair eleştirel düşüşünceye yönlendiriyor. Özellikle neoliberalizm altında yükseköğretim sistemindeki küresel değişikliklerin akademik çalışanların refahını nasıl etkilediğini ve kapitalizmin hem özel hem de kamusal eğitim kurumlarının katma değerinden nasıl yararlandığını Marksist teorik bir temelde ayrıntılı olarak örneklerle ayrıntılı açıklıyarak benzersiz bir katkı sağlıyarak
eğitim sektöründeki farklı politik-ekonomik ilişkileri değerlendirmeye itiyor.
Kitabın Önemi
Yazar, ekonomik faktörler ile akademi arasındaki karmaşık ilişkinin keşfi yoluyla, yüksek öğrenimin politik ekonomisine ilişkin güçlü kanıtlarla ve titiz bir argümantasyonla desteklenen derin bir o kadar da ikna edici referanslarla etkili bir analiz sunmakta. Argümanlarını güçlendirmek için yazarın her iddiayı sağlam temellerle destekleme konusundaki kararlılığını yansıtan bir dizi önemli kanıt bulunmakta. Kitapta derinlemesine vaka çalışmaları, ilgili istatistiksel veriler, araştırmalardan ve anlatılardan önemli alıntılar yer alımakta. Yazarın derinlemesine vaka çalışmaları, yüksek öğrenim bağlamında ekonomik teorilerin uygulanmasına dair keskin farkındalık sunuyor. Yüksek öğrenim harcamalarındaki eğilimleri veya akademik ve finansal gereksinmeler için ayrılan fonlar arasındaki karşılaştırmayı içerebilen ilgili istatistiksel veriler, öne sürülen hipotezler için ampirik bir temel de oluşturuyor. Bu yaklaşımla yazar, argümanlarını yalnızca teorik kavramlar üzerine inşa etmekle kalmıyor, aynı zamanda bunları somut gerçekler ve verilerle kanıtlıyor. Bu, yalnızca argümanlarının gücünü ve güvenilirliğini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda kitabın yüksek öğrenim kurumlarının karşılaştığı pratik gerçeklerle olan ilişkisini de artırıyor. Bu yaklaşım, karmaşık ekonomik kavramları geniş bir okuyucu kitlesi için anlaşılır hale getirerek kitabın alakalılığını ve yararlılığını artırır. Bu önemli kanıtlar sunusu kitabın bir referans kaynağı olarak değerini kesinlikle zenginleştirmekte ve yüksek öğrenim sektöründeki politik ekonominin karmaşıklıklarını derinlemesine anlamakla ilgilenen okuyucular için anlamlı bir araç haline geldiğini belirtmek gerekiyor.
Açık ve anlaşılır açıklamaları, farklı düşünce kalıplarına sahip kitleler için bile karmaşık ekonomik kavramlara erişim kapısını aralıyor. Konunun anlaşılır bir şekilde iletme becerisi, kitabı akademisyenlerden yüksek öğrenim konularıyla ilgilenen genel okuyuculara kadar çeşitli okuyucular için alakalı ve bir o kadar da özümsenebilir kılıyor.
Ek olarak, kitap mevcut literatüre önemli bir katkıda bulunuyor. Yazar, yalnızca yüksek öğrenimin politik ekonomisinin incelenmesinde yeni açıları keşfetmekle kalmıyor, aynı zamanda
çeşitli bilgi kaynaklarını sentezlemeyi de yapıyor. Çeşitli bakış açılarını birleştirerek, kitap daha derin tartışmalar ve bu karmaşık alan hakkında daha kapsamlı bir anlayış için bir alan açtığını
yeni perspektifler ve alternatif yaklaşımlar getimesi, geleneksel düşünceye yenilikçi katkılarda bulunduğunu söylemek gerekiyor.
Kitap, güncel teorileri ve araştırmaları eleştirel bir gözle detaylandırarak, kapitalizmin yüksek öğrenimi nasıl etkilediğine dair anlayışımıza değerli bir katkıda bulunmakta ve sektördeki farklı politik-ekonomik ilişkiler hakkında düşünmek için alan açmaktadır
Sonuç olarak, bu kitap yalnızca ikna edici ve alakalı bir bilgi kaynağı değil, aynı zamanda yüksek öğrenimin politik ekonomisi alanında anlayışın gelişimini teşvik eden çok önemli çalışma.
References
Li, J., & Yang, Z. (2020). The great contribution of Engelsto capital. World Review of Political Economy,
11(3), 286
-336. https://doi.org/10.13169/worlrevipoliecon.11.3.0286
Szadkowski, K. (2023). Capital in Higher Education: A Critique of the Political Economy of the Sector.
Springer Nature.