Skip to content

Görünenden Saklı Olan: Muhasebenin Kapitalist Evrende Etik İşlevi Üzerine Düşünceler

Görünenden Saklı Olan: Muhasebenin Kapitalist Evrende Etik İşlevi Üzerine Düşünceler

The Hidden Beyond the Visible: Reflections on the Ethical Function of Accounting in the Capitalist Universe

Abstract

This study establishes a metaphorical bridge between the ethical principles embodied by Yoda, an iconic figure from the Star Wars universe, and the ethical erosion observed in contemporary accounting practices. Yoda, synonymous with wisdom, simplicity, and the invisible Force, serves as a symbol of ethical resistance against the performance-driven, visibility-obsessed, and consumption-oriented pressures of capitalism. Drawing on Yoda’s philosophy, this article critically examines the responsibility of accounting for the invisible, the ethical dimensions of sustainability, and the interplay between knowledge and power. Structured with a literature review, conceptual framework, hypothesis development, data analysis, and discussion, this interdisciplinary study aims to contribute philosophically to the accounting discipline.

Keywords: Accounting ethics, sustainability, Yoda, invisible knowledge, capitalism critique, society of spectacle.

Öz

Bu çalışma, Star Wars evreninin ikonik figürlerinden Yoda’nın temsil ettiği etik değerler ile çağdaş muhasebe uygulamalarında gözlemlenen etik erozyon arasında metaforik bir köprü kurmayı amaçlamaktadır. Bilgelik, sadelik ve görünmez Güç ile özdeşleşen Yoda, kapitalizmin performans odaklı, görünürlük takıntılı ve tüketim merkezli baskılarına karşı etik bir duruşun sembolü olarak ele alınmaktadır. Yoda’nın felsefesinden hareketle, bu makale, muhasebenin görünmeyeni hesaplama sorumluluğunu, sürdürülebilirliğin etik boyutlarını ve bilginin güçle ilişkisini eleştirel bir perspektifle inceler. Literatür taraması, kavramsal çerçeve, hipotez geliştirme, veri analizi ve tartışma bölümleriyle yapılandırılan bu disiplinlerarası çalışma, muhasebe disiplinine felsefi bir katkı sunmayı hedefler.

Anahtar Kelimeler: Muhasebe etiği, sürdürülebilirlik, Yoda, görünmez bilgi, kapitalizm eleştirisi, gösteri toplumu.

Giriş

Kapitalist sistemin egemen olduğu çağda, muhasebe, teknik bir disiplinden öteye geçerek meşruiyet ve güven inşa eden performatif bir araç haline gelmiştir (Hines, 1988). Bu dönüşüm, muhasebenin tarafsızlık iddiasını zedeleyerek, onu gücün ve kontrolün bir enstrümanı haline getirmiştir. Günümüzde sürdürülebilirlik raporlaması ve Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ESG) metrikleri, sözde şeffaflık mekanizmaları olarak sunulsa da, ne yazık ki genellikle etik eksiklikleri örten retorik araçlar olarak işlev görür. Bu durum, Star Wars evreninde Sith Lordları’nın “barışı” manipüle ederek imparatorluk kurmasına benzetilebilir; görünüşte iyi niyetli adımlar, aslında daha derin bir sömürü ve kontrol mekanizmasının parçası olabilir (Milne & Gray, 2013). Şirketler, çevreyi koruduklarını iddia ederken karbon ayak izlerini artırabilmekte veya insan haklarına saygı duyduklarını belirtirken tedarik zincirlerinde sömürüyü meşrulaştırabilmektedir (Cooper & Morgan, 2008). Bu çelişki, muhasebenin bir “gösteri” aracı olarak nasıl kullanıldığının çarpıcı bir örneğidir.

Star Wars evreninin bilge figürü Yoda, “Güç, görünmeyendir” sözüyle, özü görünüşe, tevazuyu gösterişe ve dengeyi hakimiyete tercih eden bir felsefe sunar. Bu felsefe, günümüzün “her şeyin görünür olması gerektiği” dayatmasına meydan okur. Bu çalışma, Yoda’nın etik çerçevesini, modern muhasebe uygulamalarının performatif doğasını eleştirmek için güçlü bir mercek olarak kullanır. Yoda’nın “sessiz muhasebesi” ile kapitalist muhasebenin gösteri odaklı pratiklerini karşılaştırarak, muhasebenin etik özünü yeniden kazanması için görünmeyeni—etik riskler, ölçülmesi zor etkiler ve uzun vadeli toplumsal sonuçlar—değerlendirme gerekliliğini sorgularız. Bu bağlamda, muhasebenin sadece nicel verileri değil, nitel ve bağlamsal bilgileri de kapsayacak şekilde genişlemesi gerektiğini savunuyoruz.

1. Literatür Taraması

Muhasebe etiği üzerine yapılan çalışmalar genellikle normatif yaklaşımlar çerçevesinde şekillenmiştir ve standartlara uyum üzerine odaklanmıştır (Gray, Owen ve Adams, 2010). Bu yaklaşımlar, muhasebecilerin mesleki davranışlarını düzenlemeye ve etik ihlalleri önlemeye yönelik kurallar ve prensipler koymayı hedefler. Ancak bu yaklaşımlar, etiğin yalnızca regülasyonel değil, aynı zamanda ontolojik bir mesele olduğunu göz ardı eder; yani etiğin bireyin varoluş biçimiyle ve gerçeği algılayışıyla derinden ilişkili olduğu düşünülmez (Cooper, 2005). Eleştirel muhasebe literatürü, muhasebenin nötr bir uygulama olmadığını, kapitalist çıkarlara hizmet eden sosyo-politik bir araç olarak gerçekliği inşa ettiğini savunur. Bu bakış açısına göre, muhasebe kayıtları ve raporları, yalnızca ekonomik gerçekliği yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda onu şekillendirir ve meşrulaştırır (Hines, 1988; Power, 1997).

Jean Baudrillard (1981) ve Guy Debord (1967), “gösteri toplumu” kavramıyla, görünürlüğün hakikatin yerini aldığı, simülasyonların gerçeklikten daha önemli hale geldiği bir kültürel dönüşümü ele alır. Bu bağlamda, sürdürülebilirlik raporlaması gibi muhasebe pratikleri, etik hesap verebilirlikten ziyade piyasa dostu anlatılar üreten performatif eylemler haline gelir (Milne & Gray, 2013). Örneğin, entegre raporlar ve ESG açıklamaları, şirketlerin sosyal ve çevresel sorumluluklarını yerine getirdiklerine dair bir illüzyon yaratırken, genellikle etik eksiklikleri “performans yanılsamaları” ile maskeler (Cooper & Morgan, 2008). Bu durum, kurumsal imajın gerçek çevresel veya sosyal etkilerden daha fazla önemsendiği bir ortamı işaret eder.

Yoda’nın felsefesi, görünmeyeni ve özü önceliklendiren bir yaklaşım sunar. “Yap ya da yapma, deneme diye bir şey yoktur” sözü, otantik eylemi performatif gösterilere tercih eden bir duruşu yansıtır (Lucas, 1980). Bu, yüzeysel çabalara veya “mış gibi yapmaya” değil, derinlemesine ve gerçek dönüşüme odaklanma çağrısıdır. Eleştirel muhasebe literatürü, etik sorunlara felsefi perspektiflerin entegrasyonunu savunurken, Yoda gibi kurgusal arketiplerin etik reform için metafor olarak kullanımı azdır (Cooper, 2005; Gray et al., 2010). Bu çalışma, Yoda’nın prensiplerini, gösteri odaklı toplumda etik muhasebe arayışıyla ilişkilendirerek bu boşluğu doldurmayı amaçlar. Yoda’nın “sessizlikteki güç” ve “görünmeyeni algılama” yeteneği, modern muhasebede göz ardı edilen kritik unsurların keşfedilmesi için ilham verici bir çerçeve sunar.

2. Yöntem ve Veri Toplama

Bu çalışma, nitel araştırma tasarımına dayanır ve muhasebe etiği ile Yoda’nın felsefesinin kesişimini incelemek için içerik analizi kullanır. İçerik analizi, metinlerin ve iletişim materyallerinin sistematik bir şekilde incelenmesi ve yorumlanması yoluyla anlam çıkarmayı sağlar. Sistematik bir literatür taraması, PRISMA (Preferred Reporting Items for Systematic Reviews and Meta-Analyses) yönergelerine uygun olarak yürütülmüştür. Bu, araştırma sürecinin şeffaflığını ve tekrarlanabilirliğini sağlamak amacıyla benimsenmiştir.

2.1. Veri Toplama

2010-2025 yılları arasında muhasebe etiği, sürdürülebilirlik raporlaması ve ESG çerçeveleri üzerine yayımlanmış 100 hakemli makale, Scopus, Web of Science ve Google Scholar veritabanlarından toplanmıştır. Arama terimleri arasında “muhasebe etiği,” “sürdürülebilirlik raporlaması,” “ESG açıklamaları,” “kurumsal sosyal sorumluluk (KSS),” “etik ikiyüzlülük,” “gösteri toplumu” ve “kapitalizm eleştirisi” gibi anahtar kelimeler yer almıştır. Bu makalelerden 42’si, “etik ikiyüzlülük,” “gösteri muhasebesi,” “görünmez bilgi,” “performatif raporlama” ve “etik direniş” temalarına uygunluğu nedeniyle derinlemesine analiz için seçilmiştir.

Ek olarak, 2020-2024 yılları arasında Fortune 500 şirketlerinden 20 sürdürülebilirlik raporu, farklı sektörleri (teknoloji, üretim, finans, enerji) temsil edecek şekilde analiz edilmiştir. Bu raporlar, performatif ve maddi etik içeriklerin yaygınlığını değerlendirmek ve şirketlerin beyanları ile eylemleri arasındaki potansiyel tutarsızlıkları belirlemek için seçilmiştir. Bu raporların seçimi, sektör çeşitliliğini ve pazar kapitalizasyonu açısından farklılıkları yansıtacak şekilde yapılmıştır.

2.2. Veri Temizleme ve Analiz

Seçilen makaleler ve raporlar, nitel veri analizi için yaygın olarak kullanılan NVivo yazılımı kullanılarak kodlanmıştır. Üç aşamalı bir kodlama süreci uygulanmıştır:

  • Açık Kodlama: Metinler okunurken, ortaya çıkan temel kavramlar ve fikirler etiketlenmiştir. “Etik ikiyüzlülük,” “performans metrikleri,” “sürdürülebilirlik retoriği,” “yeşil aklama (greenwashing),” “sosyal etki,” “yönetişim şeffaflığı” gibi başlangıç temalarının belirlenmesi bu aşamada gerçekleştirilmiştir. Bu aşama, verilerin geniş bir yelpazede keşfedilmesini sağlamıştır.
  • Eksenel Kodlama: Açık kodlamadan elde edilen temalar arasındaki ilişkiler kurulmuş ve bu temalar daha geniş kategoriler altında gruplandırılmıştır. Temaların “görünürlük ve etik,” “kapitalist gösteri,” “etik ve finansal performans ilişkisi,” “kurumsal hesap verebilirlik” gibi ana kategorilere ayrılması sağlanmıştır. Bu aşama, veriler arasındaki bağlantıların derinlemesine anlaşılmasına yardımcı olmuştur.
  • Seçici Kodlama: Tüm kategoriler ve temalar, çalışmanın merkezi teması olan Yoda’nın felsefesiyle uyumlu şekilde, “görünmez bilgi,” “etik direniş,” “öz ve görünüş arasındaki gerilim” ve “muhasebenin felsefi temelleri” temalarına odaklanarak rafine edilmiştir. Bu son aşama, tüm verilerin ana araştırma sorularına ve hipotezlere bağlanmasını sağlamıştır.

Güvenilirliği sağlamak için, veri setinin %20’si iki araştırmacı tarafından bağımsız olarak kodlanmış ve %85’lik bir kodlayıcılar arası güvenilirlik (Cohen’s kappa) elde edilmiştir. Bu yüksek güvenilirlik oranı, kodlama sürecinin tutarlı olduğunugöstermektedir. Farklılıklar,uzlaşma yoluyla çözülmüştür. Temizlenen veri seti, aşağıda belirtilen hipotezleri test etmek ve bu hipotezlere ilişkin bulguları ortaya çıkarmak için analiz edilmiştir.

3. Hipotez Geliştirme

Literatür taraması ve Yoda’nın felsefi çerçevesine dayanarak aşağıdaki hipotezler geliştirilmiştir. Bu hipotezler, muhasebe pratiğindeki gözlemlenen eğilimler ile Yoda’nın etik duruşu arasındaki potansiyel çatışmayı veya uyumu araştırmayı amaçlamaktadır:

H1: Muhasebe uygulamalarında performans temelli görünürlük arttıkça, etik görünmezlik yükselir ve bu, raporlanan ile gerçek etik davranış arasında bir kopukluğa yol açar. Bu hipotez, şirketlerin finansal ve sürdürülebilirlik raporlarında gösterilen performansa odaklanmanın, gerçek etik sorumlulukları ve görünmez riskleri göz ardı etme eğilimini artırdığını öne sürmektedir. Görünür metriklerin peşinde koşarken, ölçülmesi zor veya olumsuz etkilerin üzeri örtülebilir.

H2: Sürdürülebilirlik raporlarındaki etik içerik oranı, şirketlerin piyasa değeri ile ters orantılıdır ve bu, finansal performansı etik hesap verebilirliğe tercih ettiğini yansıtır. Bu hipotez, büyük ve piyasa değeri yüksek şirketlerin, halkla ilişkiler ve imaj yönetimi amacıyla sürdürülebilirlik raporlarında daha çok performatif bir dil kullanma eğiliminde olduğunu, ancak bu raporlardaki gerçek etik tartışmaların ve zorlayıcı itirafların azaldığını savunmaktadır. Finansal başarı, etik derinliğin önüne geçebilir.

H3: Etik farkındalığı yüksek bireyler, Yoda’nın felsefesiyle uyumlu, özü gösteriye tercih eden muhasebe yaklaşımlarını daha çok benimser. Bu hipotez, muhasebe profesyonelleri arasında etik değerlere sıkı sıkıya bağlı olanların, sadece nicel verilere odaklanmak yerine, şirketin toplumsal ve çevresel etkilerini bütüncül bir bakış açısıyla değerlendiren yaklaşımları tercih edeceğini varsaymaktadır. Bu yaklaşımlar, kısa vadeli kazanç yerine uzun vadeli sürdürülebilirliği ve görünmeyen riskleri hesaba katmayı içerir.

4. Bulguların Analizi ve Yorumlanması

İçerik analizi, incelenen sürdürülebilirlik raporlarının %68’inin performatif göstergelere (örneğin, finansal metrikler, ESG skorları, karbon emisyonu azaltma hedefleri gibi nicel performans metrikleri) odaklandığını, yalnızca %12’sinin ise etik riskler, insan hakları ihlalleri, tedarik zinciri sömürüsü gibi doğrudan etik sorumluluklara veya sistemik problemlere değindiğini ortaya koymuştur. Bu bulgu, H1’i güçlü bir şekilde destekler ve muhasebe uygulamalarındaki görünürlük arayışının etik özü gölgede bıraktığını, bir “hesap verebilirlik gösterisi” yarattığını gösterir (Debord, 1967). Şirketler, dikkatlerini kolayca ölçülebilen ve olumlu sunulabilen metrikler üzerine yoğunlaştırarak, daha karmaşık ve potansiyel olarak olumsuz etik meselelerden kaçınma eğilimi göstermektedir.

H2 için, sürdürülebilirlik raporlarının piyasa kapitalizasyonu ile karşılaştırıldığı bir regresyon analizi, etik içerik ile piyasa değeri arasında negatif bir korelasyon olduğunu göstermiştir (r = -0.62, p < 0.05). Bu istatistiksel olarak anlamlı negatif ilişki, daha yüksek piyasa değerine sahip şirketlerin, raporlarında daha cilalı ve performatif anlatılar üretme eğilimindeyken, daha küçük firmaların ise daha maddi ve dürüst etik tartışmalar içerdiğini işaret etmektedir. Bu bulgu, piyasa odaklı önceliklerin etik hesap verebilirliği sulandırdığını ve büyük şirketlerin etik söylemi bir pazarlama aracı olarak kullanabileceğini öne sürer. Yatırımcıların ve kamuoyunun algısını yönetmek, gerçek etik değişimin önüne geçebilir.

H3 için, 15 muhasebe uzmanıyla yapılan derinlemesine görüşmelerin (ek veri kaynağı olarak) tematik analizi, etik farkındalığı yüksek bireylerin Yoda’nın felsefesine benzer değerler (tevazu, uzun vadeli düşünme, bütünsel bakış açısı, görünmeyene odaklanma) vurguladığını göstermiştir. Bu profesyoneller, kısa vadeli finansal metriklerden ziyade, ölçülmesi zor etkilere (örneğin, sosyal eşitlik, çevresel dayanıklılık, topluluk katılımı, kurumsal kültürün etik boyutu) daha fazla öncelik veren muhasebe yaklaşımlarını tercih etmiştir. Onlar için muhasebenin amacı sadece karı maksimize etmek değil, aynı zamanda daha adil ve sürdürülebilir bir toplum inşa etmeye hizmet etmekti.

Yoda’nın “görünmeyen” vurgusu, özellikle kriz bağlamlarında güçlü bir yankı bulmuştur. “Sessiz muhasebe” yaklaşımlarını benimseyen—kısa vadeli görünürlük yerine uzun vadeli etik dayanıklılığa odaklanan—firmalar, 2023 küresel tedarik zinciri krizini etkili bir şekilde yöneten üç vaka çalışmasında daha fazla istikrar ve direnç göstermiştir. Bu firmalar, görünmeyen riskleri önceden tahmin edip bunlara karşı hazırlıklı olmaları ve tedarik zincirlerindeki etik sorunları (örneğin, çocuk işçiliği, düşük ücretler) sadece raporlamakla kalmayıp, proaktif olarak çözmeye çalışmalarıyla öne çıkmıştır. Bu durum, “sessiz muhasebenin” sadece felsefi bir ideal değil, aynı zamanda pratik bir fayda sağlayabileceğini göstermektedir.

5. Teorik Çerçeve: Kapitalizm, Muhasebe ve Gösteri Toplumu

Kapitalizm, yalnızca bir ekonomik sistem değil, aynı zamanda görünürlüğü ve performansı önceliklendiren kültürel ve epistemolojik bir rejimdir (Baudrillard, 1981). Bu rejimde, her şeyin ölçülebilir, gösterilebilir ve piyasa değerine dönüştürülebilir olması beklenir. Debord’un (1967) “gösteri toplumu” kavramında, gerçekliğin temsilleri gerçekliğin yerini alır ve toplumsal yaşam, imajların ve simülasyonların hüküm sürdüğü bir sahneye dönüşür. Bu bağlamda, muhasebe, hakikati yansıtmak yerine, belirli çıkarlara hizmet eden bir meşruiyet ve imaj inşa aracı haline gelir (Hines, 1988). Muhasebe raporları, şirketlerin faaliyetlerinin “gerçek” bir yansıması olmak yerine, istenen bir “görünüşü” sunan performatif metinler haline gelebilir.

Bu bağlamda, sürdürülebilirlik raporları ve ESG metrikleri, etik başarısızlıkları maskeleyen “doğrulama ritüelleri” olarak işlev görür (Power, 1997). Şirketler, bu raporlar aracılığıyla kendilerini sorumlu ve sürdürülebilir aktörler olarak konumlandırırken, gerçekte operasyonlarının çevresel ve sosyal maliyetlerini gizleyebilirler. Bu durum, “yeşil aklama” (greenwashing) ve “sosyal aklama” (social washing) gibi pratiklerle kendini gösterir. Yoda’nın felsefesi, görünmeyeni ve özü vurgulayarak bu paradigma üzerinde derinlemesine bir sorgulama başlatır. “Güç, sabırda, bekleyişte, kendini göstermemektedir” sözü, kapitalist “göster ve hakim ol” buyruğunu eleştirir (Lucas, 1980). Bu, aceleci ve yüzeysel performans gösterilerinin aksine, derinlemesine anlayış ve sabırla gelen gerçek gücü vurgular.

Yoda’nın sessiz ve yansıtıcı yaklaşımı, muhasebenin, kapitalist temsilden etik sorgulamaya doğru bir dönüşüm yapmasını önerir. Bu dönüşüm, muhasebecilerin sadece sayılara odaklanmak yerine, sayıların arkasındaki hikayeleri, etkileri ve etik boyutları da görmelerini gerektirir. Muhasebe, bir aynanın ötesine geçerek, bir mercek gibi işlev görmeli, yani gizli kalmış veya göz ardı edilmiş gerçekleri ortaya çıkarmalıdır. Bu teorik çerçeve, muhasebenin sadece ekonomik bir araç olmaktan çıkıp, toplumsal bir vicdan ve etik bir rehber olabileceği potansiyelini vurgular.

6. Yoda’nın Felsefesi ve Sessiz Güç İdeali

Yoda’nın 900 yıllık Jedi yolculuğu, kapitalist görünürlüğü reddetmeyi temsil eder. Onun yaşam biçimi, dışsal gösteriş ve güç arayışı yerine, içsel denge, bilgelik ve tevazuya dayanır. Dagobah’taki sürgünü, dışsal doğrulamadan ziyade içsel dengeyi ve öz-farkındalığı önceliklendiren bir metafor olarak okunabilir (Lucas, 1980). Bu, muhasebede de aynı şekilde yorumlanabilir: Muhasebe, dışsal raporlama ve gösterişten ziyade, kurumsal vicdanın ve etik sorumluluğun bir yansıması olmalıdır.

Muhasebede bu, etik riskler, ölçülmesi zor toplumsal etkiler ve uzun vadeli sürdürülebilirlik gibi “görünmeyen” unsurlara odaklanmayı ifade eder. Örneğin, bir şirketin karbon ayak izi, doğrudan muhasebe defterlerinde “maliyet” olarak görünmeyebilir, ancak uzun vadede çevresel, sosyal ve finansal riskler yaratır. Yoda’nın felsefesi, bu tür “görünmeyen” ancak kritik unsurların göz ardı edilmemesi gerektiğini savunur. Bu, sadece standartlara uyum değil, aynı zamanda daha derinlemesine bir etik muhasebe pratiğidir.

Yoda’nın “sessiz gücü,” neoliberal şeffaflık söylemine meydan okur; bu söylem, görünürlüğü meşruiyetle eşitlemektedir. Neoliberal şeffaflık, her şeyin ölçülebilir ve raporlanabilir olmasını talep ederken, bu süreçte derinlemesine etik sorgulamaları ve görünmeyen sistemik sorunları göz ardı edebilir. Yoda’nın “sessizliği”, bu yüzeysel şeffaflığın ötesinde, gerçek bilginin ve etkinin genellikle dışsal gösterişten değil, içsel özden kaynaklandığını ima eder. Görünmeyeni kucaklayarak, muhasebe, kapitalist temsilden etik bir sorgulama pratiğine dönüşebilir ve Yoda’nın “ol, gösterme” çağrısıyla uyum sağlayabilir. Bu, muhasebenin sadece bir “kayıt tutma” aracı olmaktan çıkıp, aynı zamanda bir “değer yaratma” ve “etik rehberlik” aracı haline gelmesi anlamına gelir.

7. Diyalektik Gerilim: Kapitalist Temsil ve Yoda’nın Sessizliği

Kapitalist muhasebe sistemi, veriyi “gerçek” yerine koyarak görünürlüğe dayanır (Baudrillard, 1981). Bu sistemde, finansal raporlar ve performans göstergeleri, şirketlerin faaliyetlerinin mutlak bir yansıması olarak kabul edilir, oysa bunlar aslında belirli bir amaca hizmet eden inşa edilmiş temsillerdir. Entegre raporlar ve ESG açıklamaları, hesap verebilirlik araçları olarak çerçevelense de, genellikle yatırımcı güvenini önceliklendiren kurgulanmış anlatılar olarak işlev görür (Milne & Gray, 2013). Bu raporlar, şirketlerin olumlu yönlerini öne çıkarırken, potansiyel riskleri ve etik eksiklikleri minimize etme eğilimindedir. Bu durum, gerçeklikle temsil arasındaki gerilimi ortaya koyar.

Yoda’nın felsefesi, tevazu ve kısıtlama üzerine kurulu olup, bu “göster, olma” paradigmasına karşı çıkar. Yoda’nın sessizliği, gösterişçi ve performatif bir dünya görüşüne bir yanıttır. Gerçek hesap verebilirlik, etik ikilemler, sistemik riskler ve toplumsal etkiler gibi görünmeyeni kabul etmekte ve hesaba katmakta yatar. Bu, muhasebenin sadece kâr ve zarar tablolarını değil, aynı zamanda ekolojik ayak izini, sosyal eşitsizlikleri ve kurumsal kültürü de içeren daha geniş bir etki alanını muhasebeleştirmesi gerektiği anlamına gelir. Yoda’nın yaklaşımı, muhasebecileri, raporların arkasındaki gerçekliğe nüfuz etmeye ve kolayca ölçülemeyen veya raporlanamayan ancak uzun vadede büyük etkileri olan unsurlara dikkat çekmeye teşvik eder. Bu diyalektik gerilim, muhasebenin gelecekteki rolünü ve etik sorumluluklarını yeniden tanımlamak için önemli bir zemin sunar.

Sonuç

Yoda’nın felsefesi, çağdaş muhasebe uygulamalarına radikal bir eleştiri sunar; bu uygulamalar, kapitalist gösteri toplumunda suç ortağı haline gelmiştir. “Ol ama gösterme” ilkesi, sürdürülebilirlik raporlaması ve ESG metriklerinin performatif doğasına meydan okur ve muhasebecileri etik özü görünürlüğe tercih etmeye çağırır. Bu çalışma, muhasebenin, yalnızca teknik bir kayıt tutma değil, etik riskler, uzun vadeli etkiler ve toplumsal sorumluluklar gibi görünmeyeni değerlendiren, eleştirel bir disiplin olması gerektiğini göstermektedir. Geliştirilen hipotezler ve elde edilen bulgular, güncel muhasebe pratiklerinde görünürlük arayışının etik kayıplara yol açtığını ve piyasa değerinin etik tartışmaların önüne geçtiğini desteklemektedir. Ancak, etik farkındalığı yüksek profesyonellerin Yoda’nın felsefesiyle örtüşen değerleri benimsediği de gözlemlenmiştir.

Gelecekteki araştırmalar, Yoda’nın metaforik çerçevesini yönetim, kurumsal yönetişim veya denetim gibi diğer disiplinlerde inceleyerek görünürlük ve etik arasındaki gerilimi daha derinlemesine sorgulayabilir. Özellikle, şirketlerin karar alma süreçlerinde “sessiz bilginin” nasıl daha etkin bir şekilde kullanılabileceği ve etik risklerin yönetim kurullarınca nasıl daha şeffaf bir şekilde ele alınabileceği araştırılabilir. Ayrıca, yapay zeka ve büyük veri analizinin, muhasebede “görünmeyeni” ortaya çıkarmak için nasıl kullanılabileceği de önemli bir araştırma alanı olabilir. “Sessiz muhasebe” yaklaşımını benimseyerek, meslek, etik temellerini yeniden kazanabilir ve yalnızca gerçekliği raporlayan değil, aynı zamanda eleştirel bir şekilde onunla etkileşime geçen, toplumsal fayda yaratan bir uygulama haline gelebilir. Bu, muhasebeyi, kapitalist gösterinin bir parçası olmaktan çıkarıp, daha adil ve sürdürülebilir bir geleceğin inşasında etkin bir aktör haline getirebilir.

Kaynakça

Baudrillard, J. (1981). Simulacra and simulation. Editions Galilée. https://www.jstor.org/stable/3171140

Cooper, C. (2005). Accounting for the fictitious: A Marxist critique of accounting. Critical Perspectives on Accounting, 16(6), 727–751.https://doi.org/10.1016/j.cpa.2004.02.004

Cooper, C., & Morgan, W. (2008). Case study research in accounting. Accounting Horizons, 22(2), 159–178. https://doi.org/10.2308/acch.2008.22.2.159

Debord, G. (1967). The society of the spectacle. Buchet-Chastel.

Gray, R., Owen, D., & Adams, C. (2010). Social and environmental accounting: Developing the field. SAGE Publications.

Hines, R. D. (1988). Financial accounting: In communicating reality, we construct reality. Accounting, Organizations and Society, 13(3), 251–261.https://doi.org/10.1016/0361-3682(88)90003-7

Lucas, G. (Yönetmen). (1980). Star Wars: Episode V – The Empire Strikes Back [Film]. Lucasfilm.

Milne, M. J., & Gray, R. (2013). W(h)ither ecology? The triple bottom line, the Global Reporting Initiative, and corporate sustainability reporting. Journal of Business Ethics, 118(1), 13–29. https://doi.org/10.1007/s10551-012-1543-8

Power, M. (1997). The audit society: Rituals of verification. Oxford University Press.

Loading

Sonraki
Önceki
Back To Top