Giriş:
Bir Düşünce Biçimi Olarak Neo-LiberalizmNeo-liberalizm, yalnızca iktisadi bir model değil, aynı zamanda bir düşünce tarzı, bir düzen mantığı ve bir yaşam pratiğidir. Bu düzen, bireyin piyasa içindeki yeriyle sınırlandığı, toplumsal ilişkilerin piyasa diliyle kodlandığı ve kamu yararının özel çıkarlarla ikame edildiği bir zihinsel ve yapısal dönüşümü temsil eder (Harvey, 2005, s. 2)[1]. Neo-liberalizmin bu dönüşümü meşrulaştırmasını sağlayan temel kodlar; pragmatizm, Makyavelizm ve oportünizmdir. Bu kavramlar, sadece teorik değil, aynı zamanda uygulamalı ve ideolojik aygıtlar şeklinde işlemektedir. Türkiye’de, 1980’lerden itibaren neo-liberal politikalar, bu stratejik akıllarla şekillenmiş; şirket kapitalizminin altyapısını kurarak siyasal, kültürel ve dini yapıları dönüştürmüştür. Bu dönüşüm, 2000’li yıllarda şirket kapitalizminin evrilmiş bir biçimi olan tekno-feodalizmle derinleşmiş, bireylerin verilerini birer meta haline getirerek gözetleyen kapitalizmin egemenliğini güçlendirmiştir (Varoufakis, 2022)[14]. Kamusal varlıkların sermaye birikim rejimine devri, bu sürecin en somut göstergelerinden biri olup, ekonomik ve toplumsal yapıları tahakküm altına almıştır (Elmacı, 2023a)[18].Bu makale, neo-liberalizmin Türkiye’deki serüvenini, pragmatist, Makyavelist ve oportünist stratejilerin hegemonik işleyişini, şirket kapitalizmi ve tekno-feodalizmin tahakküm düzenini, kamusal varlıkların özelleştirilmesini ve zihinsel direnişin gerekliliğini akademik bir perspektiften analiz etmeyi amaçlamaktadır.
Neo-Liberal Genetik Kodlar: Türkiye’de Pragmatist, Makyavelist ve Oportünist Stratejilerin Hegemonik İşleyişiNeo-liberalizm, ekonomik politikaların ötesinde, toplumsal ve siyasal ilişkileri yeniden şekillendiren bir ideoloji olarak, pragmatist, Makyavelist ve oportünist stratejilerle desteklenmiştir. Bu stratejiler, şirket kapitalizminin ve onun evrilmiş biçimi olan tekno-feodalizmin hegemonik düzeninin yerleşmesini sağlamıştır.1. Pragmatizm: Ekonomik Rasyonalite, Toplumsal SessizlikNeo-liberalizmin pragmatist karakteri, piyasa mantığını tek geçerli akıl olarak dayatmasında kendini gösterir. “Sonuç odaklılık” ve “esnek çözümler” söylemleri, ekonomik dönüşümler adına toplumsal maliyetleri meşrulaştırmıştır. Türkiye’de bu durum, özelleştirme süreçlerinde kamu iktisadi teşebbüslerinin (KİT) “verimsizlik” gerekçesiyle özel sektöre devredilmesiyle somutlaşmıştır (Gedik, 2019, s. 15)[3]. Ancak, bu pragmatist yaklaşım, toplumsal eşitsizlikleri derinleştiren, işçi haklarını budayan ve sosyal adaleti ikinci plana iten etkiler üretmiştir (Elmacı, 2023a)[18]. Örneğin, telekomünikasyon ve enerji sektörlerinin özelleştirilmesi, kamu kaynaklarının özel sermayeye aktarılmasına yol açmış; bu süreç, ekonomik rasyonalite kisvesi altında toplumun rızasını kazanmıştır.Bu ekonomik aklın dayatılması, toplumsal hafızayı “toplumsal afazi” olarak adlandırılan bir sessizlik rejimine sürüklemiştir (Bora, 2018, s. 45)[8]. Bireyler, çıkarlarına aykırı olduğunu bilseler dahi sorgulamamış, “zaten değişmez” diyerek rıza göstermiştir. Tekno-feodalizm bağlamında, bu afazi, bireylerin kişisel verilerinin dijital platformlar tarafından sömürülmesine rıza göstermesiyle derinleşmiştir. Bireyler, dijital hizmetler karşılığında verilerini paylaşmayı kabullenmiş, bu da şirketlerin hegemonik gücünü artırmıştır (Zuboff, 2018)[15].2. Makyavelizm: Hegemonya İçin Güç TasarımlarıMakyavelist akıl, neo-liberal politikaların uygulanmasında siyasal elitlerin çıkarlarını “kamu yararı” kisvesi altında koruma stratejisiyle işler. Türkiye’de, 1980 askeri darbesiyle piyasa lehine yapılandırılan anayasal ve idari sistem, bu stratejinin en somut yansımasıdır. “Küresel rekabet” ve “ekonomik istikrar” gibi kavramlar, sermaye gruplarının çıkarlarını gizlemek için kullanılmıştır (Doğan, 2016, s. 206)[5]. Kamusal varlıkların sermaye birikim rejimine devri, bu Makyavelist stratejinin bir sonucu olarak, kamu kaynaklarının özel çıkarlar için kullanılmasına yol açmıştır (Elmacı, 2023a)[18].Tekno-feodalizmde, bu strateji, büyük teknoloji şirketlerinin bireylerin verilerini toplayarak hem ekonomik hem siyasal güç sahibi olmasıyla kendini tekrar etmiştir. Devlet, bu yapılara karşı ya pasif ya da işbirlikçi bir pozisyonda kalmış; bu da şirketlerin hukuk ve yasalar üzerinde dokunulmazlık kazanmasına olanak tanımıştır (Varoufakis, 2022)[14]. Türkiye’de, küresel sermaye ile yerel elitlerin işbirliği, bu hegemonik düzeni güçlendirmiştir (Elmacı, 2022)[17].3. Oportünizm: Krizi Fırsata ÇevirmekNeo-liberal stratejilerin oportünist doğası, kriz anlarını “reform fırsatları” olarak kullanmasında belirgindir. Türkiye’de, 2001 ekonomik krizi sonrası IMF’nin dayattığı yapısal dönüşümler, kamu hizmetlerini piyasa aktörlerine devretmek için bir fırsat olarak değerlendirilmiştir (Yeldan, 2006, s. 89)[9]. Benzer şekilde, pandemi gibi olağanüstü dönemlerde dijital platformların kontrolü artmış; bireylerin verileri daha yoğun bir şekilde toplanmış, toplumsal denetim aygıtları güçlenmiştir (Zuboff, 2018)[15]. Bu süreç, tekno-feodalizmin sınırsız veri kontrolüne dayalı yapısını tahkim etmiştir.Türkiye’de, bu oportünist yaklaşım, AB uyum süreci ve 15 Temmuz 2016 sonrası olağanüstü hal gibi dönemlerde de gözlemlenmiştir. Bu dönemler, neo-liberal politikaların hızlandırılması ve kamusal varlıkların sermaye birikim rejimine devri için kullanılmıştır (Elmacı, 2023a)[18]. Bu süreç, toplumda güvensizlik ve aidiyet yitimine yol açmış, toplumsal afaziyi derinleştirmiştir.
Türkiye’de Neo-Liberalizm ve Tekno-Feodalizm: Kurumsal DönüşümlerTürkiye, 1980 askeri darbesi sonrası neo-liberal politikaların laboratuvarı haline gelmiştir. Özelleştirme, kamu yönetimi reformları, sosyal politikalar ve kamusal varlıkların sermaye birikim rejimine devri, şirket kapitalizminin ve tekno-feodalizmin altyapısını kurmuştur.1. Kamusal Varlıkların Sermaye Rejimine Devri24 Ocak 1980 Kararları, ihracata dayalı büyüme, özelleştirme ve finansal serbestleşme politikalarıyla ekonomik altyapıyı piyasalaşma yönünde dönüştürmüştür. Özelleştirme süreçleri, sadece iktisadi değil, aynı zamanda ideolojik bir tahakküm aracı olarak işlev görmüş; telekomünikasyon, enerji ve finans gibi stratejik sektörlerin özel sektöre devri, kamu yararından uzaklaşan bir ekonomi yaratmıştır (Elmacı, 2023a)[18]. Bu süreç, kamu kaynaklarının toplumsal fayda yerine özel çıkarlar için kullanılmasına yol açmış; gelir eşitsizliği, iş güvencesizliği ve bölgesel eşitsizlikleri derinleştirmiştir (Öniş, 2011, s. 709)[11].2. Kamu Yönetimi Reformları: Merkeziyetçi Kontrol ve Dijital BürokrasiNeo-liberalizm, Türkiye’de kamu yönetimi reformlarını Yeni Kamu İşletmeciliği (NPM) prensipleri doğrultusunda şekillendirmiştir. Performans esaslı bütçeleme ve vatandaş odaklı hizmet anlayışı gibi uygulamalar, kamu hizmetlerinin verimliliğini artırmak için pragmatik bir şekilde hayata geçirilmiştir (Apan, 2008, s. 5)[7]. Ancak, bu reformlar, merkeziyetçi devlet yapısını güçlendirerek siyasal elitlerin kontrolünü sürdürmesine olanak tanımıştır. E-devlet gibi dijitalleşme süreçleri, vatandaşın verilerini daha kolay toplanabilir hale getirmiş; kamunun şeffaflığı azalırken, denetlenemez bir dijital bürokrasi yaratılmıştır (Elmacı, 2023a)[18].3. Sosyal Politikaların PiyasalaşmasıNeo-liberal politikalar, sosyal güvenlik, sağlık ve eğitim gibi alanlarda piyasalaşmayı teşvik ederek eşitsizlikleri derinleştirmiştir. Türkiye’de, 2000’li yıllarda kadın hakları alanında yapılan yasal reformlar, AB üyelik sürecindeki baskılarla oportünist bir şekilde güncelleştirilmiştir (Anonim, 2014, s. 12)[6]. Ancak, bu reformlar, kalıcı toplumsal eşitlik yerine sembolik görünürlük sağlamış; piyasalaşma, toplumsal dayanışma mekanizmalarını zayıflatmıştır (Elmacı, 2023a)[18].
Tekno-Feodalizm: Yeni Derebeylik DüzeniNeo-liberalizmin Türkiye’deki serüveni, şirket kapitalizminin evrilmiş biçimi olan tekno-feodalizmle yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Tekno-feodalizm, klasik kapitalizmin kâr ve piyasa odaklı yapısını dijital platformlar ve merkez bankalarının para basma politikalarıyla değiştirerek, bireylerin verilerini birer meta haline getiren bir sömürü düzeni kurmuştur (Varoufakis, 2022)[14]. Bu düzenin temel özellikleri şunlardır:1. Şirketlerin Hegemonik GücüTekno-feodalizm, büyük teknoloji şirketlerinin (Google, Amazon, Facebook) piyasaların yerini alarak özel derebeylikler gibi faaliyet gösterdiği bir sistemdir. Bu şirketler, bireylerin verilerini ücretsiz olarak toplayarak sermaye üretmekte ve piyasalara müdahale etme yetkisini elinde tutmaktadır. Türkiye’de, bu süreç, özelleştirme politikalarıyla kamu kaynaklarının şirketlere devredilmesiyle paralel ilerlemiştir. Şirketler, feodal çağların asilzadeleri gibi üstün bir sınıf haline gelmiş; hukuk, savcı ve yasalar bu şirketler üzerinde etkisiz kalmıştır (Durand, 2020)[16]. Kamusal varlıkların sermaye birikim rejimine devri, bu hegemonik düzeni güçlendirmiştir (Elmacı, 2023a)[18].2. Gözetleyen Kapitalizm ve Toplumsal AfaziTekno-feodalizm, bireylerin verilerini birer meta haline getirerek gözetleyen kapitalizmi güçlendirmiştir (Zuboff, 2018)[15]. Her tıklama ve kaydırma, büyük teknoloji şirketlerinin sermaye birikimini artırmakta; bireyler, farkında olmadan bu şirketler için ücretsiz emek üretmektedir. Türkiye’de, bu süreç, toplumsal afaziyi derinleştirmiş; bireyler, kendi verilerinin sömürülmesine rıza göstererek siyasal ve toplumsal dönüşümleri sorgulama kapasitesini yitirmiştir. Kamusal varlıkların özelleştirilmesi, bu afaziyi güçlendirmiş; toplum, kolektif mirasın kaybına karşı tepkisiz kalmıştır (Elmacı, 2023a)[18].3. Hegemonik Tahakküm ve Muhalefetin Sistem İçi HapsiTekno-feodal düzen, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasal, kültürel ve dini yapıları da yeniden şekillendirmiştir. Hukuk, adalet yerine düzenin devamını sağlamış; eğitim, özgür yurttaş yerine “uyumlu insan kaynağı” yetiştirmiştir (Buğra & Savaşkan, 2014, s. 65)[12]. Muhalefet, sistemin dilini ve kodlarını kullanarak dönüşümün değil, tahakkümün garantörü haline gelmiştir. Türkiye’de, sözde muhalefet eden aktörler, sistemle “çatışan” görünseler de, aslında onu yeniden üretmektedir (Elmacı, 2023a)[18].
Zihinsel Direniş: Çıkış İçin Yeni Bir DilNeo-liberalizmin ve tekno-feodalizmin hegemonik düzeni karşısında, zihinsel direniş bir kurtuluş umudu olarak ortaya çıkmaktadır. Medya orucundan kolektif hafıza çağırısına kadar farkındalık üzerine kurulu bu direniş, sisteme rıza göstermeyi reddetmekle başlar (Bora, 2018, s. 50)[8]. Düşüncenin piyasalaştırıldığı bir dünyada, hakikat yeni bir bilinç rejimiyle yeniden inşa edilmelidir. Türkiye’de, girişimcilik azalmış, emek değersizleşmiş, katma değer üretimi zorlaşmış ve bireyler “kurtarıcı” beklentisiyle sistem içine hapsolmuştur. Kamusal varlıkların sermaye birikim rejimine devri, toplumsal refahın kaybına yol açmış; bu da bireylerin sisteme karşı sorgulama kapasitesini zayıflatmıştır (Elmacı, 2023a)[18]. Ancak, kurtuluş, sistemin dışında, yeni bir dil, bilinç ve cesaretle mümkündür.
Sonuç: Hegemonik Düzenin Ötesine GeçmekTürkiye deneyimi, neo-liberalizmin sadece iktisadi değil, aynı zamanda siyasal, toplumsal ve dijital bir hegemonya aracı olduğuna işaret etmektedir. Pragmatizm, Makyavelizm ve oportünizm, bu düzenin stratejik kodları olarak işlemekte; sistemin yeniden üretilmesini sağlamaktadır. Kamusal varlıkların sermaye birikim rejimine devri, bu süreci güçlendirmiş; ekonomik, toplumsal ve kültürel tahribata yol açmıştır (Elmacı, 2023a)[18]. Tekno-feodalizm, neo-liberalizmin evrilmiş bir biçimi olarak, bireylerin verilerini sömürerek yeni bir sömürü düzeni kurmuştur.Gelecek çalışmalar, zihinsel direniş pratiklerini, demokratik dönüşüm çerçevelerini ve dijital feodal yapıya alternatif yurttaşlık formlarını araştırmalıdır. Türkiye’nin neo-liberal serüveni, küresel bağlamda değerlendirildiğinde, bu düzenin sorgulanması ve yeni bir toplumsal tahayyülün inşası için bir fırsat sunmaktadır.
Kaynakça
- Harvey, D. (2005). A brief history of neoliberalism. Oxford University Press.
- Hickel, J. (2016). The true extent of global poverty and hunger: Questioning the good news narrative of the Millennium Development Goals. Third World Quarterly, 37(5), 142-156.
- Gedik, C. (2019). Neoliberal politikaların Türkiye’de özelleştirme süreçlerine etkisi [Yüksek Lisans Tezi]. Academia.edu.
- Klein, N. (2007). The shock doctrine: The rise of disaster capitalism. Metropolitan Books.
- Doğan, K. C. (2016). Küreselleşme ve neo-liberal kuşaklar çerçevesinde devleti konumlandırma sorunsalı: Minimal devletten düzenleyici devlete. ResearchGate.
- Anonim. (2014). Çağdaş agonistik demokrasi modeli çerçevesinde feminizm tartışmaları: Kamusal/özel alan ve kimlik/farklılık ikiliği. Academia.edu.
- Apan, A. (2008). Yeni kamu işletimi ve performans yönetimi. Academia.edu.
- Bora, T. (2018). Türkiye’nin linç rejimi. İletişim Yayınları.
- Yeldan, E. (2006). Neoliberal globalization and the Turkish economy: A historical perspective. Review of Radical Political Economics, 38(1), 89-103.
- Pamuk, Ş. (2012). Türkiye’nin 200 yıllık iktisadi tarihi. İş Bankası Kültür Yayınları.
- Öniş, Z. (2011). Power, interests and coalitions: The political economy of mass privatization in Turkey. Third World Quarterly, 32(4), 707-724.
- Buğra, A., & Savaşkan, O. (2014). New capitalism in Turkey: The relationship between politics, religion and business. Edward Elgar Publishing.
- Atasoy, Y. (2009). Islam’s marriage with neoliberalism: State transformation in Turkey. Palgrave Macmillan.
- Varoufakis, Y. (2022). Dünya Ekonomisi: Teknofeodalizm geliyor. Slobodenpecat, 27 Ekim 2022. https://www.slobodenpecat.mk/tr/svetska-ekonomija-tehnofeudalizmot-doagja/
- Zuboff, S. (2018). The Age of Surveillance Capitalism: The Fight for a Human Future at the New Frontier of Power. PublicAffairs.
- Durand, C. (2020). Technoféodalisme: Critique de l’économie numérique. La Découverte.
- Elmacı, O. (2022). Feodalizmden Kapitalizme, Kapitalizmden Tekno-Feodalizme: Bir Ekonomik Sistemin Sürdürülebilirlik Yolculuğu ve Türkiye Örneği. https://portal.dpu.edu.tr/orhan.elmaci/makale_oku/339/feodalizmden-kapitalizme-kapitalizmden-tekno-feodalizme-bir-ekonomik-sistemin-surdurulebilirlik-yolculugu-ve-turkiye-ornegi
- Elmacı, O. (2023a). Türkiye’de Şirket Kapitalizmi: Kamusal Varlıkların Sermaye Birikim Rejimine Devri Üzerine Eleştirel Bir İnceleme. https://portal.dpu.edu.tr/orhan.elmaci/makale_oku/1096/turkiyede-sirket-kapitalizmi-kamusal-varliklarin-sermaye-birikim-rejimine-devri-uzerine-elestirel-bir-inceleme