Skip to content

Bir İnsanı Ahlaken Eğitmeden Yalnızca Zihnen Eğitmek İnsanlık İçin En Büyük Kötülüktür…

İlk Söz:Yeni bir ahlak inşa edeceğim diye gelip, çocukları gençleri ahlaki ve

vicdani tüm değerlere

yabancılaştırmanın sonucu büyük bir toplumsal güvensizlik,

sür-git çatışmadır. Buna Anomi dendiğini yazıyor kitaplar.

“Bir kavram ne zaman tehlikeli olur?

İçeriği bulanık olduğu halde, herkes

bu kavramı bildiğini sanınca.” –

“Nerede utanç varsa orada korku da var.”

çok Yalanla eğitilmiş, yalanla büyütülmüş,

yalana inandırılmış, yalandan medet ummuş,

yalanla yükselmiş insanların epeyce çok olduğu bir ülkeyiz.

Bu toplumda makbul olan kendi gibi olmak

değil “mış gibi” yapmaktır. Yalan

gündelik yaşamımızın her an içinde.

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar deyişi,

toplumsal gerçeğimizin ifadesi, yalana sığınmanın da

gerekçesi.

Onuncu köyü arayıp bulmak hiç de kolay

değil ve muhtemelen coğrafi sınırlarımız dahilinde

olmadığı gibi zihniyet dünyamızda,

etik anlayışımızda da öyle bir köy yok.

Kendileri de yalanlarla yetişmiş, söyledikleri yalanlara

kendileri de inanan ve toplumu inandırabilen en usta

yalancılar en tepelere çıkmakta.

Kitleler kendi

kumaşlarından olan bu kişileri zirveye taşmakta.

Aldatabilme gücü arttıkça yandaşları, alkışçıları,

müritleri artmakta.

yarattıkları, vaadettikleri ve insanları inandırdıkları

yalan dünyalar üzerinde yükselmekteler.

Ahlakın, insanoğlunun var oluşundan beri aynı kalan

ve insan değişip farklı bir yaratık olana kadar da değişmeyecek

birkaç evrensel ilke dışında her zaman her toplumda

herkes için geçerli normları yok. Ahlak anlayışı topluma,

zamana, kültürlere göre değişmekte.

Ahlakın evrensel

ilkeleri: insanı,

canlıyı,

doğayı korumaya,

barışı sağlamaya,

insanların birbirine zarar vermesini

engellemeye yönelik,

“öldürmeyeceksin”le başlayan,

“canlıya eziyet etmeyeceksin,

çalmayacaksın,

komşunun malına göz dikmeyeceksin,

yalan söyleyip

nifak çıkarmayacaksın”

gurur,

kibir,

ihtirastan uzak olacaksın!..

gerçeği örten nankör olmayacaksın!..

inkârcı olmayacaksın!..

riyakar olmayacaksın!..

münafıklardan olmayacaksın!…

Hiçbir zaman hiçbir koşulda takkiye

yapmayacaksın!…

haram nedir ile helal nedir bileceksin!..

kul hakkı /yetim hakkı yemiyeceksin!…

haksızlık karşısında susmayacaksın

emanetleri ehline vereceksin!…

adaletle hükmedeceksin!…

insanları ötekileştirmeyeceksin!..

yandaşlarına her türlü menfaatleri sağlamıyacaksın!.

Dil,

din,

ırk farkı gözetmeden,

İnanmış

inanmamış ayrımı yapmadan,

İnsanları yaradandan dolayı seveceksin!…

ahde vefa/ salih amele sahip olmacaksın…

adaletten dönüp heva (tutkuları)na

uyananlardan olmıyacaksın!…

kapalı kapılar altında her türlü fitne ve fesatlık

yapmayacaksın!..!…

iftira atmayacaksın!…

kısaca “…mış gibi yapmıyacaksın!…”

göründüğün gibi olacaksın!…

diye süren bir kaç ortak

yaşam düsturu.

Bunun dışındaki her “genel ahlak”

muktedirlerin ister dinsel, ister kendi iktidarlarını

korumak üzere yarattıkları,

kandırmacalar silsilesi bir özel ahlak.

İnsanı, canlıyı, doğanın dengesini, barışı, özgürlüğü

sözde değil özde içeren gerçek ahlak

“genel ahlak”

tekerlemesine galebe çalmadan

toplumdaki aşınmayı

önlemek mümkün değil …

Güzel sözler

ama ne yapılabilir, diye soracak olursanız

ilk adım,

kendi yalanlarımızdan

ve genel ahlaka teslimiyetimizden

kurtulmaya çabalamak derim!….

“Bir İnsanı Ahlaken Eğitmeden

Yalnızca Zihnen Eğitmek

İnsanlık İçin En Büyük Kötülüktür”
https://bit.ly/2XoXarT ….

Yazar ne güzel betimlemiş

“Bir insan dindar bilindiği halde,

ahlaklı değilse, ya batıl bir inanca

din adı vermektedir, ya da sahtekardır.”

Tarihin bize öğrettiği bir şey var:

İster en mükemmel yönetim sistemini,

ister ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmiş olsun;

bir medeniyetin ahlak terbiyesi dumura uğramış,

manevi enerjisi tükenmişse;

o medeniyet çökmeye mahkümdur.

“Geçmişten günümüze kadar eğitimin

başlıca amaçlarından biri Kendimizi geçmişten

geleceğe koruyarak geçmişle gelecek arasında

köprü kurarak,iyi karaktere sahip bireyler yetiştirmek olmuş..

Nedir korumak?

Korumak, tazelenmemizi, canlılığı, yaratmayı gerektirir. 

Tutarak geliştirmeyi, geçmişten geleceğe açılmayı.

Geçmişle geleceğe, geçmişi yorumlayarak geleceğe.

Ne var korunacak kültürümüzde? 

“Hak” kelimesinin Türkiye insanındaki geleneksel tasarımı

“doğru, gerçek, adil, harcanmış emeğe karşılık olan” gibi değerlerdir.

“Dalavere” kelimesinin geleneksel tasarımı ise,

“el altından yürütülen kötü iş”tir. Küresel kapitalist ahlâk,

önce “kötü iş” kavramını yeniden tanımlar: Kötü iş yoktur;

başarısız iş vardır. Bu yerleşince,

Türkiye mağdurlarının birikim, servetini “dalavere” ile

“emek sarf etmeden” edinmiş, ama başarılı olmuş birinin

mülkiyet hakkını gönül rahatlığıyla savunmaya başlar.

Diğer bir kısmı neden söz edildiğini anlamadığı için

“yabancılaşmaya” başlar. Böylece “hak”,

kendine ilişkin geleneksel tasavvurları yavaş yavaş kaybeder.

Bu noktada insanların zihinlerinde kavram karmaşası

o boyutlara ulaşmıştır ki afazilik hayatın her alanını etkilemekte ve

sonuçta tepkisizleşmek.”…

Edep. Önce edep. 

Edep, bizi geçmişe çağıran. 

Bizi köklere bağlayan. 

Bizi insana saygıya çağıran en kadim değer.

Devşirdiğimiz, geçmişten kattığımız anlamlarıyla.

Bu nedenle eğitim ile karakter geliştirme arasında sıkı bir bağ olduğu gerçeği…  

Eğitim bilimcilere göre karakter, belli ahlak ölçütlerine göre

değerlendirilen kişilik, kişinin sahip olması gereken ahlaki

ve akli değerler bütünü olduğu… 

Bir insanın; davranış, alışkanlık,

güç ve yetenekleri/becerileri;

değer ve düşüncelerini

şekillendirmekte…

onu başka insanlardan bir bütün olarak farklılaştırmakta…

O İnsanın Karekterini ortaya çıkarmakta

karakter, doğuştan insanla birlikte gelmediğini,

sonradan

sosyal çevrede kazanıldığını.

İnsanların çok yönlü özelliklerini

tanımaya yarayan davranışlar bütünü…  

-iyiyi bilme,

-iyiyi sevme

– iyiye ulaşma

düşünce, hissetme ve davranış …

Bu nedenle;

İyi insanlar iyi işlerin yanında

bir yerde iyi işer oluyorsa

bilink ki orada iyi insanlar var.

 Karakter, elinden gelenin en iyisini yapma

ve başkalarının iyiliğini isteme….

eleşitirel düşünme ve ahlaki akıl yürütme… 

düşünsel kapasiteleri; dürüst ve sorumlu olma…

Adil olmayan uygulamalara  karşı durabilme …

Başkalarıyla etkili bir biçimde iletişim kurma

ve topluma katkı sağlama duyarlılığı….

İyi ve erdemli insan olma….

sağlam karakterli bireyler

yetiştirmek her ailenin, okulun ve toplumun en önemli

hedefi…….

Çünkü sağlam karakterlilik sadece bireyleri değil,

toplumun da huzurlu ve mutlu olmasını yapı taşı….

Bu  toplumsal kültür değerlerinin

gelecek kuşaklara aktarılmasına bağlı..

Karakter, kişiiliğin üzerine giydirilen bir elbise …

 Bu elbisenin iyi olması  eğitime bağlı… ..

İyi eğitilmeyen bireylerin gelecekte ortaya koyacakları

her türlü olumsuz davranış bütün topluma negatif seleksiyon

 / olumsuz seçilime üst ve alt yapı da karşılıklı bozulma ve yozlaşma

toplumsal afazileşmeyi beraberinde getirmekte…

.Çünkü medeniyetlerin gelecekte varlıklarını

sürdürebilme olanakları; ancak evrensel

ve toplumsal kültür değerlerini genç kuşaklarına

aktarabilmelerine bağlı..

Önemli olan ahlaki değerlerden nasibini almamış

diplomalar mı, söylenen sözler mi?

Ya da nasıl bir aileden geldiği mi,

etnik kökeni mi?

Söylevlere bakarsanız hepsi zeki …

Ama tek başına zeka yeterli mi ?

Ya da yurt içi ve yurt dışında bitirilen ahlaki temelden yoksun

 okullar,diplomalar  ?

O kişinin doğru insan olduğunu ortaya koyar mı?

iyi bir liderin nasıl olması gerektiği konusunda

biraz araştırma yaptğımızda ortak özellikler:

Yaratıcılık, disiplinli olmak, yetenek, zeki olmak,

planlama yeteneğine sahip olmak,

stratejik olmak, deneyimli ve kültürlü olmak,

sosyal olmak,takım ruhuna sahip olmak,

yenilikçi olmak, enerjik olmak…

Bu listeyi sayfalarca uzatmak olası…..

Hatta yapılan araştırmalara göre liderlerde

olması gereken binin üzerinde özellik bulunmuş.

Bu durumda işimiz zor elbette.

Ama bir liderde olması gereken en önemli özellik

aynı zamanda bizim karar vermemizi

kolaylaştıracak en önemli öğe….

Binin üzerinde maddenin yer aldığı bir listede

“en önemli özellik” hangisidir sizce?

Araştırdığımız kaynakların tümünde

“Dürüstlük ve sağlam karakter”

en önemli özellik olarak belirtilmiş.

Elbette sadece dürüst ve sağlam karakterli olmak yetmez,

listedeki diğer özelliklerde olmalı ancak

bu birinci ve en önemli maddeyi listeden

çıkardığımızda geriye kalan binin üzerindeki

özellik tüm önemini yitirmekte…

Acaba sadece liderlikte mi en önemli

özellikler dürüst ve sağlam karakter sahibi olmak?

Yoksa yaşantımızın her alanında  karşılaştığımız

insanlarda da aramamız gereken en önemli

özellik olabilir mi ? olması gerekir mi? 

Dünyanın en zeki, en eğitimli, en iyi aileden gelen,

en enerjik, en yenilikçi, en yetenekli, en güzel sözleri söyleyen,

yazan,en sosyal, en deneyimli,en kültürlü

kişisi ile karşılaştığımızı  düşünelim bir an için.

Hatta bu listeye sevecen, saygılı ,çözüm üretici,

stratejik gibi pek çok yeni nitelikler de ekleyebiliriz

sayfalarca. Dürüst ve sağlam bir karaktere

sahip olmayan bu kişiye işinizi emanet edebilir misiniz?

Ya ülkenizi?..

Evinizi?

Ya da kalbinizi?..

“Hayır, asla.”

O halde dürüst ve sağlam bir karaktere sahip olmak

bir insanın sahip olması gereken en önemli

özellik…. 

Bir yönetici;

 “Bir insanı ahlaken eğitmeden

yalnızca zihnen eğitmek bir topluma bir bela kazandırmaktır”

diye konuyu özetlemiş.

Dünya tarihine baktığmızda insanların başına

korkunç felaketler getiren, toplumları yok olmaya,

savaşlara sürükleyen liderlerin ortak özelliği

ahlaken yetersiz olmaları…

Ahlaki gelişimini tamamlamamış insanların

zeka ve eğitimle desteklenmeleri saydığımız diğer 

tüm özelliklere sahip olsalar da bizi yalnızca

felaketlere ve düş kırıklıklarına sürükleyeceği aşikar…

Yaşamımızın her alanında; çevremiz ağzı  iyi laf yapan,

modayı yakından takip edip en şık giyinen,

eli iyi kalem tutan, zihinsel eğitimini en iyi okullarda tamamlamış,

en gösterişli diplomalara sahip,titrini her nasılsa

en kısa sürede tamamlamış, ancak içi  kof

ve ne yazık ki ahlaki gelişimini tamamlamamış,

her an patlamaya hazır canlı bomba gibi dolaşan

tehlikeli insanlarla dolu. Doğru kararı alabilmek

ve dönüşü olmayan bedeller ödememek için

sadece gözümüzü, kulağımızı dört açmamız yeterli değil. 

insanı mı ?

insanlığı mı ?

yok etmeye çalıştıklarını anlayabilmemiz

için diplomalarıına, işlerindeki hızlı yükselişlerine değil,

insanlık adına yaptıkları olumlu çalışmalara ,

dürüst, sağlam karakterli olup olmadıklarına

bakmalıyız öncelikle.

Ardında onarılmaz düş  kırıklıkları,maddi

ve manevi zararlar bırakan insanlardan uzak

olmanız için gönül gözünüzün ardına dek açık olması …..

Son Sözİyi insan demek vatanını seven, vatanı için doğruları

ve yanlışları tarafsız ve objektif bir şekilde

insanlarına anlatan demektir.

Kurallar menfaat için eğilip bükülüyorsa,

ahlaksızlık imrenilen bir konu haline gelir..

Bu bağlamda dini sahiplenirken ona hangi manayı atfettiğiniz,

mensup olduğunuz inancı nasıl özümsediğiniz,

sizi diğer din mensuplarından farklı kılar.

Üstelik bu kadim bir hadisedir.

“İnsanlar bir dinleri olduğu için ahlaka

ihtiyacı kalmamış gibi davranıyorlar.”

Oysa ahlaktan arındırılmış bir din yorumunun

kimseye faydası olmadığı gibi

çokça zararı vardır. Onun için din dahil mensup olduğumuz

tüm kimlikleri sahiplenirken önce kendimizle

ve toplumumuzla yüzleşmemiz gerek.

Bu kimlikleri bir rütbe, ikbal için mi taşıyoruz;

yoksa gerçekten o kimliklerde

gördüğümüz değerleri yaşamak için mi?

Önce burada anlaşalım…

Hak etmeden elde edilen mevki ve makamların

beraberinde getirdiği bir takım ahlak erozyonu kaçınılmaz…

Ahlak erozyonu, değerlerin kaybı, tepkisizleşmek

Bu yerleştikten sonra, zaten ört ki ölem.

“Kamış ses verince Ney oldum sanır,

İp gerilince Yay oldum sanır,

Sarayda oturan Padişah oldum sanır;

Abdal ata binince bey oldum sanır,

şalgam aşa girince yağ oldum sanır..”

Gökten zembille inip her şeyi bilenler…

Kendilerinden başka

“hiçbir kimsenin önemi olmayanlar …..

Burunları havada gezenler …,

Küçük dağları yaratmış tavırlar…

Herkesi küçümseyen bakışlar…

Ön yargılar.ve

Kadim değerlerden yoksun

İnsan manzaraları…..

Sağlıcakla kalın!
Günleriniz hep aydınlık olsun!
Yüreklerindeki sevgi daim olsun!
Yüreği “Berkehan ve Bilgehan Deniz”

Kadar temiz olan tüm insanların!
OE -09.08.2013

   —————————————————–

Referans:

 Kevin Ryan ve Karen E. Bohlin (2004)  “Building Character in Schools: Practical Ways to Bring Moral Instruction to Life” adlı kitaplarında Amerika’daki genç insan karakterinin gelişimlerinden bahsetmekte… Hem Ryan, hem de Bohlin daha çok etik ve karakter eğitimi üzerine çalışmışlar… Bu eserlerinde gençlerin karakter gelişimi üzerinde dururken, değer gelişimi ve değer eğitiminin öneminden de bahsetmektedirler. Çalışmalarında idealizmin yerini beklentilerin aldığından, halkın günlük hayatta hayal kırıklığına uğramakta olduğundan, insanların geleneksel rol örnekleri sergilemeye devam ettiklerinden bahsediyorlar. Birçok gencin kendilerinden büyük insanlardan doğruları almak için çalıştığını, çabaladığını anlatıyorlar. Okul ve ebeveynlerin çocuğun karakter gelişimindeki rolü üzerinde durmakta ve çocuklara karakter eğitimi konusunda rehber olmak istediklerinin görüldüğüne vurgu yapmaktadırlar.

Karakter eğitimi, öğrencilerimize nasıl iyi karar vereceklerini ve ona göre nasıl davranacaklarını öğretmekle ilgilidir. Karakter eğitimi, öğrencilerin sorumluluklarını taşıyabilecekleri uygun seçim yapabilmelerine imkân sağlayan bilgi, beceri ve yeteneklerin geliştirilmesidir.

“Bireyin karakter gelişimi, sosyal bir faaliyettir. Birey insani ilişkiler ağından oluşan sosyal çevre içerisinde vardır ve yetişmektedir. Bizim bu insani ilişkiler ağında temasa girdiğimiz insanlar, karakterli bireyler olmamıza katkı sağlamaktadırlar.” 

“sorumluluğu görevlerimizi yapma konusundaki alışkanlıklarımız ile kararlarımızın ve  hatalarımızın sonuçları ile yaşamak” olarak tanımlamaktadırlar.   

Aubrey Scheopner Torres kaleminden Kitap incelemesi https://bit.ly/41H5GSJ

Comments

This Post Has 0 Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Previous
Next
Back To Top