Skip to content

Küresel Güçler ve Yerli İşbirlikçileri….

İlk Söz: Bu hareket, basit bir tarikat oluşumu değil, dünyadaki tüm Türk devletlerinde örgütlenen, CIA tarafından desteklenen, bir casusluk ve kontrgerilla hareketidir. Bu  hareketinin ideolojik merkezi, dışa bağımlı bir işgal kalkışmasıdır. O gece başarılı olsalardı; – Atatürk Aydınlanması tasfiye edilecek, – laiklik ilkesi tarihe gömülecek, – Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü parçalanacaktı…

Milli İrade’yi, Milli Egemenlik’i örseleyen ‘vesayet’ zincirleri ile Türk Milleti’ni prangalara mahkum etmek isteyen hain oluşumlara ve girişimleri önlemek için başta eğitim kurumlarımız olmak üzere tüm Devlet kurumlarımızda belirli sosyal grup ve sınıfların çekip çevirme anlamında ayrıcalıklı bir konumda bulunmalarına izin verilmemesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Bekasına hizmet eden nesiller yetiştirmesini temennisi ile Aziz Şehitlerimizin Ruhları Şad Olsun ! …Nurlarda Yatsınlar Cennet Ehli onlar..

Türkiye’yi bir iç savaşa sürüklemeye küresel güçler ve yerli işbirlikçileri ne kadar kararlıysa; bizler de en son ocak kalıncaya kadar; Vatanımızı böldürmemeye, bayrağımızı indirmemeye, ezanları susturmamaya o kadar kararlıyız….
Başın sağolsun Türkiye !..

Cumhurbaşkanımızın bu konuda ki kararlı açıklaması…Birlikte okuyalım:

“Bu örgütleri ülkemizin ve milletimizin üzerine saldırtanlara mesajımız yine aynıdır: Başaramayacaksınız!

Türkiye’de ezanları susturmaya, bayrağı indirmeye, vatanımızı bölmeye, milletimizi parçalamaya, bu eli kanlı örgütlerin ve arkalarındaki güçlerin, nefesi de takati de yetmeyecektir.

Aziz milletimizin oluşturan tüm unsurların bir arada huzurla yaşadığı, aynı ortak geleceğe umutlarını bağladığı Gaziantep’te, saldırının yapıldığı yer ve hedef alınan kitle, ne tür bir oyun oynanmaya çalışıldığını açıkça göstermektedir.

Türkiye’ye güçleri yetmeyenlerin, etnik ve mezhep temelli hassasiyetler üzerinden vatandaşlarımızı birbirlerine karşı kışkırtma senaryoları tutmayacaktır.

Milletimiz, 45 yılı aşkın yedi düvele ve onun silahlı gücü küresel mafya örgütüne ve  7 yıl önce 15 Temmuz gecesi küresl gücün Türkiye’yi işgal girişimi karşı bu oyuna gelmeyeceğini sayısız defa ortaya koymuştur.
Bunu asla unutmayın. Hem TBMM’nin şerefli tarihini, hem de içimizdeki hainlerin ihanetini unutmayın. Unutursanız acınacak hale gelirsiniz.”

 

kötünün de ötesinde……
Başın sağolsun Türkiye!….

Bir kitapta “Yeryüzünde Kötülük Timsalinin, ruhlarının kötülük olduğundan emin olduğu kimselerle ahitleşir “diye yazıyor… Şimdi ne yazayım ki ? Ne denir ki ? Ne söylenir ki ?.. “Sözün bittiği yer” derler ya .. Aslında söz bitmez .. Ancak susmak lazım bazen .. Susup düşünmek lazım ..

“Türk varlığının sürdürülebilirliği perspektifinde Türkiye’nin bitmeyen yedi düvel savaşı….”

 POLİTİKA

5,0

30.11.2014 14:45:16

A+ A-

     Bilirsiniz, ünlü Rus Fizyolog Pavlov, köpeklerine et verirken zil çalınca ve bunu çok kez tekrarlayınca, zil sesini işittiğinde et görmeden de hayvanın salyası akmaya başlar.


Bu, “şartlı refleks”tir.

Hayvanın “tabiatında olmayan” bir uyaran (zil sesi), onu “tabiatında olan” eti görmüş gibi heyecanlandırmaktadır.

Eğer sürekli olarak zil çalar ama hiç et göstermezseniz, bir süre sonra şartlı refleks söner.
Devamın sağlanması için arada bir et gösterilerek refleks pekiştirilmelidir.

Eğer pekiştirilmezlerse, zamanla sönerler.

Bir gün Pavlov’un enstitüsünü su basar. Köpeklerin bir kısmı boğulur, bir kısmı da günlerce korkuyla titreşir çünkü ölümden zor kurtulmuşlardır.

Kurtarılabilenler tekrar enstitüye toplanır. Pavlov zil çalar, köpeklerde tık yoktur.

Şu müthiş sonuca varır Pavlov:

Ağır travmalar, şartlı refleksleri ortadan kaldırmakta…. 

Hayvan en doğal, en ilkel durumuna geri dönmekte. Pavlov’un köpeklerindeki gibi, ağır travmalarla bizim de şartlı reflekslerimiz (milli duygularımız ve tepkilerimiz) kırılıyor.

Tıpkı Suda kaynayan Kurbağa Sendromu”gibi…

Tıp kı Suyu kirlenmiş akvaryumdaki balık gibi…

Postnişinde YÜCE PİR‘in oturduğu Yeni Dünya Düzeni tarikatı iktidarını Tarikatı oluşturan Vasıl, Salik, Mürid ve Talipler,  dün olduğu gibi bugünde sinsi savaş  stratejilerini izliyoruz…

 


Yeni Dünya Düzeni tarikatı iktidarı tüm İnsanlık tarihinde yaptıkları katliamları,işkenceleri,talanları,kan ve gözyaşlarını,,hırsızlıklarını,,sömürülerini ve bunun üzerine inşaa ettikleri ve halen bununla beslenen

“Sosyo Ekonomik ve Kültürel “yapı… 

BBC ‘de yayınlanan

“The British” gibi dizilerle sözüm ona bir özeleştiri yaparken bile  

kapitalizmin “Eşik Altı Büyücülerin”;

Zihinsel  Kültürel stratejilerinin bir parçası  olarak subliminal yayıncılık yapıyor…

Dünyayı formatlama çabalarını,”Uygarlık”, “Demokrasi”götürme bahanesiyle

Dünyayı yönetme….Bunu  yaparken de  kendilerini “bir kahraman”

“Üstün Irk “olarak sunmakta da bir beis görmüyorlar……

                      “YÜCE PİR”’ in, Vasıl, Salik, Mürid ve Taliplerin tehdit olarak gördüğü

                                         Ulusların Ulusal bilinçlerinin, tarihlerinin , benliklerinin sorgulanması,

                                                                     “aşındırılması” ve “yozlaştırılması”

Kısacası, Milli duygunun yok edilmesi…. 

Bir ulusun ulusal bilincini, ulusal duygusunu ve reflekslerini yok etmek….

Bunun stratejisi, taktiği, yol haritası nedir?

Bunun denenmiş, sınanmış bir yöntemi vardır: “o ulusun tarihsel varlığını sorgulamaya açarsınız”. 

Yani o ulusun tarihini yeniden tartışırsınız.

Farkındaysanız son kırkbeş  yıldır tam da böylesi bir dönem…..

“Demokratlık”, “tartışma kültürü” adına neyi tartışıyoruz

ve bizden neyi kabul etmemiz isteniyor? 

Diyorlar ki, “siz soykırımcı bir Milletsiniz! Ermenilere soykırım uyguladınız …”

Biz diyoruz ki, “hayır, uygulamadık !”

O zaman deniyor ki:

“tamam, madem uygulamadınız, bunu tartışalım, öyle sonuca varalım”.

Size mantıklı geliyor….

Ama tartışma masasının eşit şartlarda kurulmadığını görüyorsunuz.

Bakıyorsunuz, tümT v’ler, gazeteler, “aydınlar” sizin Ermenileri katlettiğinizi yaymaya başlıyor.

Kanıtları var mı?

Elbette yok.

Ama yalan bir kez yayıldı mı ve yalanı söyleyenlerin sayısı da yeteri kadar çok oldu mu, gerçeğin sesi baskılanıyor.

“hayır” diyorsunuz, “gerçekleriı bir de biz anlatalım”, ama anlatmanız ne mümkün…



İşte o zaman anlıyorsunuz “tartışmaya açmak” denilen tuzağı.

Bu sürecin sonunda, ulusal gururu ve hassasiyetleri yüksek insanlar bile “acaba” demeye başlıyor, “acaba gerçekten ermenileri biz mi katlettık?”

“Ulusal benlikte ilk kırılma” yaşanıyor…

Psikolojik harbin etkisi büyük bir hızla bu şekilde yayılıyor.

Sıra Doğu ve Güneydoğuda yaşayan bu ülkenin etle kemik ayrılmaz parçasına geliyor. 

Sizden tartışmanızı istiyorlar. 

Hem de kanlı ve sinsi bir oyunla…

Tartışma başlıyor….

Otuz yıldır….

Tartışma alanı her geçen gün büyüyor…
neleri tartışmaya açmadık ki…Açılım diye diye!…Çözüm süreci diye diye!…

ve şimdi neredeyiz?…
Kısacası, Ulusal varlığımıza ait hayatın her alanda tartışma var….

Her gün TV’ ler de ,yazılı  ve görsel basında ,açık oturumlarda ,

konferanslarda ,sempozyum ve kongreler de….Bu arada hiç

Türkiye Cumhuriyeti’nin genetik kodlarını ortaya koyan

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk hiç ihmal edilir mi?….
çünkü önemlı olan, ulusal önderleri yok etmek.

O halde, onun ne kadar zalim bir diktatör olduğunu tartışalım.

Onun zaaflarını tartışalım.

“tartışın!…”
İşte psikolojik harp …

İşte Asimetrik savaş …

Şimdi yıllar öncesine gidelim.

Mondros imzalanmış.

Düşman askerlerı İstanbul’a çıkartma yapıyor.

Milyonlarca Türk, sadece izliyor!

Demek ki önemlı olan ilk adım: “işgali izlettirebilmek”miş.

Ama aynı zamanda bir de masa konuyor ortaya:

“tartışın”…

“Yüce Pir” şu anda beyinlerimize ve yüreklerimize yüzyılın çıkartmasını yapıyor.

Mehmet Akif, Çanakkale için ne diyor?

 Birlikte okuyalım…

“şu boğaz harbi nedir, var mı dünyada bir eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi
tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya”…


Çıkartma sürerken iki tavır vardır alınabilecek.

Birincisi:

“İzlemek !”

İkincisi:
Sergilenen Filme ateş etmek…..

“Kurtuluş Savaşı” gibi….

Bunu asla unutmayın. Hem TBMM’nin şerefli tarihini,

hem de içimizdeki hainlerin ihanetini unutmayın.

Unutursanız acınacak hale gelirsiniz.”

Bu arada,Vatan , Şehitlerimizin bize emanetidir. Vatan, Sultan Alparslan’dır. Vatan, Sultan Mehmet Han’dır. Vatan, Mustafa Kemal Atatürk’tür…”Tarihte Atatürk’e düşman olup da Türk’e dost olan çıkmamıştır! Atatürk, Türk Milletinin mavi gözlü bozkurtudur.”

Sağlıcakla kalın!
Günleriniz hep aydınlık olsun!
Yüreğinizde sevgi daim olsun!
Yüreği “Berkehan” kadar temiz olanların!

———————————–

‘İktisadi Mülahazalar’ dan  Rassal  Bir Seçme

Aşağıdaki alıntılar  sözü geçen ‘İktisadi Mülahazalar’ adlı hem yanlış hem de yalan bilgilerle (misinformation & disinformation) dolu kitabından (ibretlik gerçekten!) alınmadır:

Proletaryanın isyanı -yoksulluk nedeniyle satın alamadığı- cennet içinmiş / hoca sanayi devrimine hem karşı hem değil / yönetilen akıllı olsun, yönetene sorun çıkarmasın! / orta sınıfı eritmeyin ki iktisadî kriz ortaya çıkmasın / işçi de çalışsın, arabası villası olsun / komünizm, yoldan çıkan kapitalistlere Allah’ın verdiği bir bela / İslam iktisadı konusundaki düşünürler kurucu değil, raporlayıcı / cemaate bağlan, rakibi alt et / iktisadi yasalar değil, Allah rızası ve hükmüdür belirleyici olan / mülk Allah’ındır, kavgaya gerek yoktur; Allah her bireye bir rol biçmiştir kah Halife, kah dilenci, kah hakim, kah mahkum, önemli olan bu rolü en güzel biçimde oynamaktır / önemli olan sınıf mücadelesi değil cihat / cihat her zaman askersel olmaz, kimi zaman da iktisadî olur / işçi ve ezilenlerin egemenliği değil inananların egemenliği / ganimet meşrudur üç yüzyıldır verdik artık almaya başlayalım / malını verirsen günah serbest / sermaye sadece tasarrufla birikmez, bağış, miras, hazine keşfetme gibi birçok başka yolu da vardır / işçiler için greve gerek yok, hisbe kurumu sorunu çözer / işçiler aldıkları ücrete fazla diye karşı çıkmalı-işverenler de uygun diye ısrarcı olmalı böyle bir manzara karşısında insan gözyaşlarını tutamaz!..Amerikanca ne derler: ‘Business as usual! (Her zamanki işler)’.

NOT:

YOK Basın açıklaması:

“Yüce milletimizin iradesine karşı düzenlenen, demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçecek bu girişimi şiddet ve nefretle kınıyoruz. Demokrasinin en önemli savunucularından olan üniversitelerimiz için gün, demokrasiye sahip çıkma günüdür.  
Bütün akademik camiamız milletin iradesine saygı ve demokrasiye sahip çıkma noktasında tek vücut halindedir.”YÖK

http://www.yok.gov.tr/

Comments

This Post Has 0 Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Previous
Next
Back To Top