Skip to content

Finansal Okuryazarlık: Maskeli Bir Tiyatroda Gerçekleri Aramak

Öz

Bu çalışma, finansal okuryazarlık kavramını yalnızca teknik bir yeterlilik olarak değil, aynı zamanda toplumsal eleştiri yetisi ve ideolojik bir bilgi rejimi olarak ele almaktadır. Muhasebe, finansal bilgi üretiminin ötesine geçerek meşrulaştırıcı ve yönlendirici bir ideolojik aygıt olarak işlev görmektedir. Finansal verilerin nasıl yapılandırıldığı, makyajlandığı ve kamuoyuna sunulduğu analiz edilerek, gerçek finansal okuryazarlığın bu perdeyi aralayabilme kapasitesiyle ölçülebileceği savunulmaktadır. Çalışma, Foucault’nun bilgi-iktidar ilişkisi ile Chiapello, Power ve diğer eleştirel muhasebe kuramcılarının görüşlerinden beslenmektedir. Finansal okuryazarlık, bireysel bir beceri setinden ziyade, yapısal farkındalık içeren bir yurttaşlık pratiği olarak yeniden tanımlanmaktadır. Türkiye bağlamında, finansal okuryazarlığın düşük seviyelerde olması ve mevcut eğitimlerin bireysel finans yönetimine odaklanması, sistem eleştirisini dışarda bırakmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Finansal okuryazarlık, muhasebe, ideoloji, veri makyajı, eleştirel muhasebe, Türkiye.

Abstract

This study conceptualizes financial literacy not merely as a technical competence but as a socially constructed ideological framework. Accounting serves not only as a tool for financial reporting but also as a mechanism that legitimizes and shapes perceptions. By analyzing how financial data is structured, manipulated, and presented, the study argues that true financial literacy requires the ability to see through such representations. Drawing on Foucault’s knowledge-power relation and critical accounting scholars like Chiapello and Power, the study posits that financial literacy should be redefined as a citizenship practice rooted in structural awareness rather than individual skills. In the Turkish context, low levels of financial literacy and the focus of existing education on personal finance management overlook systemic critique.

Keywords: Financial literacy, accounting, ideology, data manipulation, critical accounting, Turkey.

Giriş

Finansal okuryazarlık, bireylerin ekonomik karar alma süreçlerinde bilinçli davranmalarını sağlayacak bir araç olarak küresel çapta teşvik edilmektedir. Uluslararası kuruluşlar (OECD, Dünya Bankası), devlet politikaları ve özel sektör aktörleri, finansal okuryazarlığı bireylerin bütçe yönetimi, yatırım kararları ve finansal ürün kullanımıyla ilişkilendirmektedir (OECD, 2020, s. 3). Ancak bu çerçeve, finansal sistemin yapısal eşitsizliklerini ve veri üretim süreçlerindeki ideolojik belirlenimleri sıklıkla göz ardı etmektedir. Finansal bilgi, tarafsız bir veri olmaktan çok, siyasi-ekonomik iktidar ilişkileri içinde şekillenmiş bir kurgudur (Power, 1997, s. 12).

Türkiye’de finansal okuryazarlık oranları, OECD ortalamalarının oldukça altındadır. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği (FODER) verilerine göre, Türkiye’de bireylerin yalnızca %24’ü temel finansal okuryazarlık seviyesine sahiptir (FODER, 2022, s. 15). Eğitim programları genellikle bireysel bütçe planlama ve tasarruf odaklı olup, finansal sistemin yapısal eleştirisini kapsamamaktadır. Bu çalışma, finansal okuryazarlığı teknik bir yeterlikten ziyade eleştirel bir bilinç durumu olarak konumlandırmakta ve Türkiye bağlamında bu kavramın nasıl yeniden yapılandırılabileceğini tartışmaktadır. Temel argüman, finansal verilerin sahnelendiği “maskeli tiyatroda” gerçekleri görebilmenin, yalnızca bilgi değil, aynı zamanda sistemin işleyişini sorgulama cesaretiyle mümkün olduğudur.

1-Finansal Okuryazarlık Kavramının Evrimi ve İktisadi Temelleri

Finansal okuryazarlık, neoliberal ekonomi politikalarının yükselişiyle bireyin ekonomik sorumluluk üstlenen bir aktör olarak konumlandırılmasıyla önem kazanmıştır. OECD, finansal okuryazarlığı “bireylerin finansal ürün ve hizmetler hakkında bilgi sahibi olması, bilinçli kararlar alması ve mali refahını artırması” olarak tanımlar (OECD, 2020, s. 3). Benzer şekilde, Türkiye’de SPK ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) gibi kurumlar, finansal okuryazarlığı bireysel finansal yönetim becerileriyle sınırlı bir çerçevede ele almaktadır.

Ancak bu tanımlar, bireyi piyasa koşullarına uyum sağlayan edilgen bir figür olarak varsayar ve finansal sistemin eleştirisini dışlar (Lusardi & Mitchell, 2014, s. 8). Türkiye’de finansal okuryazarlık eğitimleri, genellikle bankacılık ürünleri, kredi kullanımı ve bireysel emeklilik sistemleri gibi konuları kapsar, ancak finansal verilerin nasıl üretildiği veya sistemsel eşitsizlikler gibi konulara nadiren değinir. Oysa finansal sistem, veri asimetrileri ve ideolojik yönlendirmelerle şekillenmiş bir yapıya sahiptir.

2-Muhasebe, Bilgi Asimetrisi ve Algı Yönetimi: Post-Doğruluk Dönemde Finansal Veri

Muhasebe, tarihsel olarak ekonomik olayların tarafsız bir kaydı olarak sunulsa da, modern dönemde bu tarafsızlık iddiası sorgulanmaktadır. Entegre raporlama gibi uygulamalar, finansal verilerin çevresel ve sosyal performans göstergeleriyle birleştirilerek sunulduğu bir illüzyon yaratmaktadır (Flower, 2015, s. 3). Türkiye’de de şirketlerin sürdürülebilirlik raporları, genellikle çevresel ve sosyal sorumluluk projelerini öne çıkararak finansal performansı makyajlama eğilimindedir. Örneğin, enerji sektöründeki bazı şirketler, karbon emisyonlarını telafi etmek için ağaç dikme projelerini “sürdürülebilirlik” başlığı altında sunmakta, ancak bu projelerin etkisi çoğu zaman sınırlı kalmaktadır (Türkiye Çevre Raporu, 2023, s. 45).

Power’a göre, denetim ve raporlama sistemleri “doğrulama ritüellerine” dönüşerek güven üretimiyle meşruiyet yaratma arasında belirsiz bir çizgi oluşturmuştur (Power, 1997, s. 41). Türkiye’de bu durum, özellikle büyük holdinglerin finansal raporlamalarında belirgindir. Örneğin, halka açık şirketlerin Borsa İstanbul’daki raporları, genellikle yatırımcı güvenini artırmak için stratejik olarak yapılandırılmaktadır. Finansal okuryazarlık, bu bağlamda yalnızca veriyi okumakla değil, veride olmayanı sezmekle ilgilidir.

3-Maskeli Tiyatro Olarak Finansal Raporlama: Muhasebenin İdeolojik İşlevi

Muhasebe, kapitalist üretim biçiminin sürdürülebilirliğini sağlamak için ideolojik bir araç olarak işlev görmektedir. Chiapello ve Lebas (2001), muhasebenin dört temel işlevinden birinin “meşrulaştırma” olduğunu belirtir: Finansal veriler, sistemin başarısını göstermek için stratejik olarak kullanılır (s. 211). Türkiye’de bu durum, özellikle kamu-özel ortaklık projelerinde (örneğin, şehir hastaneleri veya büyük altyapı projeleri) açıkça görülmektedir. Proje maliyetleri ve getirileri, kamuoyuna şeffaflık iddiasıyla sunulurken, veriler genellikle hükümet politikalarını meşrulaştıracak şekilde yapılandırılmaktadır (Sayıştay, 2022, s. 78).

Finansal okuryazarlık, bu bağlamda verilerin yalnızca içeriğine değil, hangi bağlamda üretildiğine ve hangi çelişkileri gizlediğine odaklanmalıdır. Aksi takdirde birey, eleştirel bir özne olmaktan ziyade bir “veri tüketicisi” olarak kalır.

4-Gerçek Finansal Okuryazarlık: Bilgi, Direniş, Yurttaşlık ve Türkiye Örneği

Hangi verinin yazarıyız biz?

Merkez Bankası’nın bastığı ‘güven’ mi,

İTO’nun tarttığı ‘sepetteki’ hayal mi,

Yoksa entegre raporların cilaladığı şirket masalları mı?”

Bu şiirsel sorgu, Türkiye’de finansal okuryazarlığın ne anlama geldiğine dair kavramsal bir açılış kapısıdır. Zira Türkiye’de finansal okuryazarlık, yalnızca bireyin parasını yönetme yetkinliği değil, veriyle kurduğu ilişkinin epistemik niteliğidir.

i. Merkez Bankası’nın Bastığı “Güven”

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika kararları, giderek şeffaflıktan uzaklaşan, öngörülemez bir yapı arz etmektedir. Faiz kararları, para arzı ve rezerv hareketleri gibi temel göstergelerde yaşanan tutarsızlıklar, vatandaşın kurumlara olan güvenini aşındırmaktadır.

Finansal okuryazarlık bu bağlamda, para politikasının teknik detaylarını anlamaktan ziyade, “güven”in nasıl üretildiğini sorgulamakla ilgilidir. Güven, para biriminin nominal değerinden değil, onu destekleyen yapısal kurumların meşruiyetinden doğar. TCMB’nin 2018–2024 yılları arasında enflasyon tahminlerinin ortalama %70 sapma göstermesi, finansal okuryazarlığın “veriye kuşkuyla bakma becerisi” olduğuna işaret eder.

ii. İTO’nun Tarttığı “Sepetteki” Hayal

TÜİK ve İTO gibi kurumların yayınladığı enflasyon verileri, Türkiye’de uzun süredir kamusal güven krizi yaşamaktadır. Hissedilen ile açıklanan enflasyon arasındaki uçurum, verilerin temsil yetisini sorgulatır hale gelmiştir.

Örneğin, 2023 yılı Aralık ayında TÜİK %64,77 enflasyon açıklarken, bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu ENAG bu oranı %127,21 olarak bildirmiştir. Burada finansal okuryazarlık, yalnızca “veriyi anlamak” değil, verinin neden farklı aktörlerce farklılaştırıldığını kavramaktır. Bu farkın ardında yatan politik ekonomiyi bilmeden, sadece grafik okumak yeterli değildir.

iii. Entegre Raporların Cilaladığı Şirket Masalları

Sürdürülebilirlik, çevresel-sosyal-yönetişim (ESG) raporlaması ve entegre raporlar gibi alanlarda son yıllarda büyük bir artış gözlemlenmektedir. Ancak bu raporların büyük bölümü, şirketlerin kendi anlatılarını meşrulaştırdığı, performansı pazarladığı dokümanlar haline dönüşmektedir.

BIST 100 şirketleri arasında sadece 31 tanesi entegre rapor yayınlarken, bunların %80’i dış denetimden geçmemektedir. Bu noktada finansal okuryazarlık, şirketlerin kendi hikâyelerini nasıl kurguladığını çözümleme yeteneğidir. Gerçek okuryazarlık, entegre raporlarda neyin söylendiğini değil, neyin söylenmediğini analiz etme becerisidir.

Sonuç

Finansal okuryazarlık, ekonomi-politik temsillerin nasıl kurulduğunu anlamak kadar, bireyin bu temsiller karşısındaki konumunu da tanımlar. Foucault’nun bilgi-iktidar ilişkisi çerçevesinde değerlendirildiğinde, verinin nesne değil iktidarın aracı olduğu bir dünyada, birey ancak eleştirel okuryazarlık sayesinde özneleşebilir.

Neoliberal rasyonalitenin bireye yüklediği “rasyonel yatırımcı” kimliği, özünde bir performans illüzyonudur. Bu illüzyon, vatandaşın finansal davranışlarını makroekonomik yapıdan kopararak, sistemik sorumluluğu bireysel “bilgisizlik” üzerinden meşrulaştırır. Oysa bilgi eksikliği değil, bilginin nasıl inşa edildiğine dair körlük gerçek sorundur.

Buradan hareketle, finansal okuryazarlığın ölçüldüğü anketler, puanlar veya uygulamalar, bireyin sisteme ne kadar entegre olduğunu değil, sisteme ne kadar eleştirel yaklaştığını ölçmelidir. Aksi takdirde, okuryazarlık kavramı, piyasa rasyonalitesinin bir başka aracı haline gelirTürkiye’de finansal okuryazarlık, yalnızca ekonomik okuma-anlama kapasitesi değil, sistemin hangi verileri nasıl sunduğuna ve neden o şekilde sunduğuna dair eleştirel farkındalık olarak tanımlanmalıdır. TCMB’nin bastığı “güven”, İTO’nun ölçtüğü “hayal” ve şirketlerin yazdığı “masallar”, ancak okurun maskenin ardındaki gerçekliği görmesiyle anlam kazanır.

Bu bağlamda Türkiye’de finansal okuryazarlık, yalnızca verinin tüketicisi değil, anlamının yazarı olmayı gerektirir. Aksi takdirde, sahte bir şeffaflığın içinde, istatistiklerin tiyatrosunda figüran olmaktan öteye geçemeyiz.

Gerçek finansal okuryazarlık, teknik becerilerle sınırlı olmayan, sistem eleştirisiyle beslenen etik-politik bir bilinçtir. Foucault’nun “iktidar bilgiyi üretir” tezi, finansal bilginin şekillendirilmiş bir gerçeklik olduğunu hatırlatır (Foucault, 2007, s. 29). Türkiye’de bireyler, finansal bilgiye erişimde yetersiz kalmakta ve mevcut eğitimler sistem eleştirisini dışlamaktadır. Örneğin, bireysel emeklilik sistemi (BES) teşvik edilirken, bu sistemin uzun vadeli getirileri veya riskleri hakkında eleştirel bir tartışma nadiren yapılmaktadır.

Finansal okuryazarlık, bireyi yalnızca “yatırımcı” değil, katılımcı bir yurttaş haline getirmelidir. Türkiye’de finansal okuryazarlığın demokratik bir hak olarak ele alınması, bireylerin ekonomik politikaların oluşumuna katılma iradesini güçlendirebilir. Örneğin, kamu bütçesinin şeffaflığı veya vergi politikalarının adaleti gibi konular, finansal okuryazarlık eğitimlerinin bir parçası olmalıdır.

Bu çalışma, finansal okuryazarlığın yalnızca bireysel beceriler kümesi olarak değil, aynı zamanda sistem eleştirisine açık, farkındalık temelli bir yurttaşlık pratiği olarak yeniden tanımlanması gerektiğini ortaya koymaktadır. Finansal bilgiye erişim, sadece teknik araçlarla değil, aynı zamanda bilgi üretiminin arkasındaki ideolojik ve yapısal çerçevenin eleştirel analiziyle mümkündür. Türkiye bağlamında, finansal okuryazarlığın düşük düzeyde olması, neoliberal ekonomi politikalarının bireyi piyasa içerisinde konumlandırma stratejileriyle birleşerek, kamusal alandaki tartışmaların daralmasına yol açmaktadır.

Gerçek finansal okuryazarlık, post-doğruluk çağında verinin sadece görünür olanını değil, görünmeyenini de sorgulama cesareti taşımalıdır. Bu bağlamda, birey sadece bir tüketici değil, aynı zamanda finansal bilgiye dair etik, politik ve estetik boyutları da kavrayan bir yurttaş olarak konumlandırılmalıdır. Bu türden bir dönüşüm, yalnızca birey temelli finansal eğitimlerle değil, aynı zamanda muhasebe ve raporlama sistemlerinin şeffaf, hesap verebilir ve eleştirel pedagojilerle yeniden yapılandırılmasıyla mümkündür.

Önerilerimiz şunlardır:

i-Finansal okuryazarlık eğitimleri, bireysel bütçe ve yatırım odaklı olmaktan çıkarak, iktisadi yapı, muhasebe sistematiği ve veri politikalarını kapsayacak şekilde genişletilmelidir.

ii-Türkiye’de finansal okuryazarlık programları, medya okuryazarlığı ve eleştirel düşünme becerilerini içermelidir.

iii-Kamuoyuna sunulan finansal verilerin şeffaflığını artırmak için bağımsız denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir.

iv-Finansal okuryazarlık, demokratik katılımı teşvik eden bir yurttaşlık pratiği olarak ele alınmalı ve bu doğrultuda eğitim içerikleri geliştirilmelidir.

Kaynakça

Chiapello, E., & Lebas, M. (2001). The Tableau de Bord: Analytical Tool or French Illusion? Management Accounting Research, 12(2), 207–238. https://doi.org/10.1006/mare.2000.0153

Flower, J. (2015). The International Integrated Reporting Council: A Story of Failure. Critical Perspectives on Accounting, 27, 1–17. https://doi.org/10.1016/j.cpa.2014.07.002

Foucault, M. (2007). Güvenlik, Toprak, Nüfus: Collège de France Dersleri 1977–1978. İstanbul: YKY.

Lusardi, A., & Mitchell, O. S. (2014). The Economic Importance of Financial Literacy: Theory and Evidence. Journal of Economic Literature, 52(1), 5–44. https://doi.org/10.1257/jel.52.1.5

OECD. (2020). OECD/INFE 2020 International Survey of Adult Financial Literacy. https://www.oecd.org/financial/education

Power, M. (1997). The Audit Society: Rituals of Verification. Oxford University Press.

Sayıştay. (2022). Kamu-Özel İşbirliği Projeleri Raporuhttps://www.sayistay.gov.tr

Türkiye Çevre Raporu. (2023). Sürdürülebilirlik ve Şirket Uygulamaları. TEMA Yayınları.

FODER. (2022). Türkiye Finansal Okuryazarlık Endeksi 2022. Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği Yayını.

Loading

Sonraki
Önceki
Back To Top